31 Temmuz 2018 Salı

İŞGAL EDİLEN CUMHURİYET'TE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK! - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

Hain, eli kanlı terör örgütü PKK'nın "tuzakladığı" EYP'nin patlaması sonucu bir asker eşi olay yerinde, askerimizin 11 aylık bebeği de kaldırıldığı hastanede şehit oldu.

Peki işgal altındaki Cumhuriyet gazetesi bunu nasıl gördü?

"Sivil aracın geçişi sırasında patlama: Asker eşi öldü, bebeği ağır yaralı." [1]





Sadece patlama.

Nasıl bir patlama, kim tarafından gerçekleştirilmiş bir patlama, bunların hiçbirisi yok!

Sanki hain terör örgütü pusu kurmamış da tüp patlamış! Görülmez kaza işte(!)

Bunun adı, terör örgütüne yardım ve yataklık etmektir.

Bunun adı, terör örgütünün gönüllü "Halkla ilişkiler departmanlığına" soyunmaktır.

Gazetede hukuki süreç tamamlanmak üzere. Gazeteyi işgal eden zihniyetin vakıf seçimleri sırasında usulsüzlük yaptığı Yargıtay tarafından da onaylandı.

Bu pervasızlık, cesaret biraz da bundan kaynaklanıyor.

İstedikleri gibi kullanırlar, sömürürler, gazete hedef olursa da başka bir yerden aynı propagandayı yapmaya devam ederler.

Çünkü gazetenin varlığı da kurumsal kimliği de onların umurlarında değil!

Tek eksikleri, Atatürk'ün adını koyduğu gazeteden bunları yapmanın hazzını yaşamak olur. Bu hazdan mahrum kalır işgalci zihniyet.

Onlar için giderayak ne yaparlarsa, ne koparırlarsa kâr!

Gazetede bunlar olurken bu aleni terör örgütü güzellenmesi, korunması ve kollanması yapılırken, bir Cumhuriyet yazarının bu duruma sessiz kalması, tepki göstermemesi kabul edilebilir mi?

Yarın devran döndüğünde ihaneti yapanlar kadar ihanete ses çıkarmayanlar, tepki göstermeyenleri de unutmayacağız, hatırlatacağız ve herkesi kafamızda buna göre konumlandıracağız.

Dede Korkut der ki: "Kahpe içeriden olursa kapı kilit tutmaz oğul."

Teşbihte hata olmaz derler.

O yüzden biz de diyoruz ki:

Çok yakındır, o "içerideki" kahpenin kapı dışarı edilmesi, o kilidin de aynı eski Cumhuriyet'te olduğu gibi sağlamlaşması.

Ulusumuzun başı sağ olsun.

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
31 TEMMUZ 2018

(Patlama sırasında ağır yaralanan 11 aylık bebek de hastanede şehit düştü.)
DİPÇE

22 Temmuz 2018 Pazar

Z RAPORU - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKU...

Meral Akşener'in İyi Parti'sinin seçim stratejisini şöyle özetlemek mümkün:

Elinde her takımın kadrosunda görmek isteyeceği yıldız oyuncular varken maça yedek ağırlıklı kadro ile çıkmak ve yenilmek.

Evet, 43 çok yüksek bir sayı değil. Fakat o 43'ün içinde Ali Türkşen, Ülkü Sincar, Fatih Eryılmaz gibi kişiler olsaydı çok daha farklı olurdu birçok şey.

Üstelik bu saatten sonra 43 senin için vekil sayısı değil, patlayıp patlamayacağı belli olmayan pimi çekilmeye yatkın el bombası sayısı.

Oysa cebinde akrep taşımak ile partinde Koray Aydın bulunmasına izin vermek arasında bir fark olmadığını anlamak için müneccim olmaya da gerek yoktu...

Partiye kabul edilmesinin bile hiçbir şekilde izahı mümkün olmayan kişiyi bir de teşkilatlardan sorumlu kişi yaptın.

Ben Erdoğan olsam büyük ikilemde kalırdım, acaba oyumu CHP'ye mi yoksa İyi Parti'ye mi versem diye.

Muhalefet iddiasındaki partiler için plak takılı kaldı, hep aynı parça çalıyor:

"Kader diyemezsin sen kendin ettin..."

*

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da İyi Parti'deki vekiller için kapıyı Çukurova tabiriyle "kındırık"(aralık) bırakmış.

Bakalım, asi tavırlarla kapıyı çarpıp evden çıkanlardan kaç tanesi ben tek başıma yaşamıyorum deyip baba "ocağına" geri dönecek, kaçı tavrını, duruşunu, saygınlığını koruyabilecek...


KIBRIS, DEVLET AKLI VE "ESKİ TÜRKİYE"DE MİLLİ BİRLİK

BBC, Kıbrıs Mutlu Barış Harekatı'na dair hazırladığı belgeseli 44 yıl sonra ilk kez yayınladı.

İçerik gayet ilgi çekici.

Şüphesiz ki yayıncı kuruluşun kendi çıkarlarına göre yaptığı yönlendirme var. Ama satır araları birçok konuda bize önemli konularda önemli ipuçları veriyor.

Mustafa Önsel son kitabı olan 1 Köy 4 Adam 6,5 Darbe'de Kıbrıs meselesindeki tavrımızdan sonra emperyalizmin Türk ulusunu, özellikle gençleri nasıl ayrıştırdığını, birbirini kırmaya ittiğini yazmıştı. Ve 74 yılına dair yapılan bu belgeselde ayrışma öncesi o "toplumsal bütünlük" ve radikal sol unsurların bile askere ve milli meselelere "olumlu" bakışı ortaya konuyor.


Ve de Ecevit'in Kıbrıs meselesindeki tavrı, bu belgeseldeki konuşmaları itibariyle izleyenin iliğine işleyen "devlet aklı", devlet terbiyesi.


Aslında bazı şeyleri algılatılmak istenenin dışında ne kadar iyi ve net bir şekilde yapabileceğimizin, başarabileceğimizin de somut göstergesi.

Tabii bir cümle de Kemalist devrimi tepeden inmeci kabul edenlere var ama onu da söyleyemeyeyim, izleyenler kendileri fark etsinler.

Ah ah...

Bari o dönemde yaşasaydık da ucundan kıyısından devlet duruşuna dair bir şeyler ruhumuza nüfuz etseydi...

(Bu belgeselden haberdar olmamı sağlayan Cem Gürdeniz Amiralime de çok teşekkür ederim)

İzlemek isteyenler için link:

https://www.youtube.com/watch?v=3cb_T9t4aKI&feature=youtu.be




ERZURUM KONGRESİ...


23 Temmuz 1919...

Erzurum Kongresi.

- Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.


- Her türlü yabancı işgaline ve müdahalesine millet birlikte karşı koyacaktır.


- İstanbul Hükümeti vatanın bağımsızlığını sağlayamazsa bu amaçla geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümetin üyeleri Milli Kongre tarafından seçilecektir. Kongre toplantıda değilse seçim işini Temsil heyeti yapacaktır.

- Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi egemen kılmak esastır.

- Manda ve Himaye kabul edilemez.

- Azınlıklara ayrıcalıklar verilemez.


Z RAPORU

Bir yanda tek adam sistemi...

Diğer yanda muhalefet iddiasındaki partilerin acınası durumu.

Öte yandan 99 yıl önceki kongrede söylenen sözlerin güncelliğini koruyacağı noktaya geri dönmüş olmak ve 99 yıl önce çok daha zor şartlarda söylenebilen bu maddeleri dile getirebilen tek bir siyasi liderin olmaması.

Komik... Ama trajikomik...

Aslında liderlerin yarattığı bu hayal kırıklığı silsilesi faydalı. Faydalı, çünkü insanların partizan bağları giderek zayıflıyor bu sayede.

Böyle giderse insanların parti sevgileri bitecek ve sadece vatan sevgisi kalacak, bu yüzden böyle gitmeli de...

Ve zaman yine O'nun sözlerini haklı çıkarıyor. O'nun yaptıkları ve söyledikleri, tarih huzurunda güncellenerek onu daha büyük, daha güçlü ve daha saygın yapıyor:

"Biz siyasi partilere değil milli birliğe muhtacız."




ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
23 TEMMUZ 2018




14 Temmuz 2018 Cumartesi

OĞUZ KAĞAN USTA... - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR



Şüphesiz ki her şehit haberi yüreğimizi dağlıyor. Ama bazen onların içinde bazıları ile aranızda farklı bir bağ, enerji, çekim oluyor.

En azından bende böyle oluyor.


İşte o şehitlerimizden birisi de benim için Üsteğmen Oğuz Kağan Usta'ydı.

Fotoğrafını gördüğüm an içimden bir şeyler koptu.

Afrin'de şehit oldu. Afrin merkezine girene kadar tam 58 gün ulaşılamadı aziz naaşına.

O 58 günde insanlık düşmanlarının neler yaptığını söylemeyeceğim. Tek söyleyebileceğim, bu melek yüzlü Mustafa Kemal'in askerini tabutuyla defnetmek zorunda kaldık.

2018 yılına girerken kendime söz vermiştim, şartlar ne olursa olsun Ankara'daki şehit cenazelerini kaçırmayacağım diye.

Oğuz Kağan Usta'nın şehit olduğunu duymuştum ama naaşının hain teröristlerce kaçırıldığını bilmiyordum.

Şanstan onun cenaze töreni, benim ameliyatımdan hemen sonraki döneme denk geldi. Ameliyatım ağır geçmişti, kolumda otuzdan fazla dikiş ve iki parça platin vardı. Alçıda olmadığı için bir süre evden çıkmam yasaktı ama şehidimize son görevi yapmama da engel olacak da değildi. En fazla ağrılarım biraz nükseder, iki gün fazladan kıvranırız olur biter. Şehidimizin cansız bedeninin bile ödediği bedelinin yanında bu nedir ki mızmızlanmaktan başka?


İşte dün o Oğuz Kağan Usta Komutanımızın hem doğum günü hem hem de evlilik yıl dönümüydü.

Geç kalmış da olsam, iyi ki doğdun komutanım. Vatan size minnettardır. Senin huzurunda tüm şehitlerimizin de mekanı cennet olsun.

Hakkınızı helal edin demeye de yüzümüz yok...

Ama biliyoruz ki sizin gibi neferler olduğu müddetçe Mustafa Kemal Atatürk bu topraklarda asla yenilmeyecek.

Bazen bizlere rağmen!

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
14 TEMMUZ 2018

12 Temmuz 2018 Perşembe

CUMHURİYET AĞIDI - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR


"Dağlarıma kastı nedir devranın 

Yaylaya çıkılıp gezilmez oldu 
Yekinin erenler, erler davranın 
Yağı nereden basar sezilmez oldu"


[ Şaman Ağıdı, Bahadırhan Dinçaslan ]

***

10-15 sene önceydi.


Yaşadığımız yer, ucundan kıyısından yakaladığımız Eski Türkiye...


Altı bölümlük Kurtuluş dizisi, her milli bayramda yayınlanırdı o zaman hükümet değil devlet kanalı olan TRT'de. (Tabii o zaman hükümet sınırlarını bilir, devletteki kiracı pozisyonunu korur, kiracı olduğu evin, devletin kolonlarına dadanmaz, hükümet devleti işgal etmeye kalkmazdı. En azından bu kadar aleni ve büyük çaplı olmazdı.)

Kurtuluş...


Turgut Özakman'ın senaryosunu yazdığı, o dönemin neredeyse tüm başarılı oyuncularının oynadığı eşsiz bir yapıt.


Müziklerini Muammer Sun yapmıştı...


O Muammer Sun ki mevzu bahis Milli Mücadele olduğunda müziği "konuşturan", söze gerek duymadan, gerek kalmadan.


İşte orada da çalardı Bozkırın Sesi...


Dinlediğinde içinde hüzün, özlem olurdu ama gurur ve onur da olurdu, kıvamında bir mutluluk, yorgunlukla başarmışlığın harmanı.


Yıl 2018.


"Börüye "sus!" dendi, itlere "ürü!""


Börü Türk kültüründe ve Türk mitolojisinde Türkleri temsil eder. Ve de Türklere yol gösterici olanı. Bu iki kavram iç içe geçmiştir. Yani anlamı bir partinin ya da bir kesimin sembolü değil, bir ulusun sembolüdür. Yukarıdaki cümle de Türk ulusunun bu hale nasıl geldiğinin, getirildiğinin tek cümlelik anlatımıdır. Terör örgütü uzantılarının terör örgütleri ile arasındaki ilişkiyi inkar etmeye bile çalışmadığı dönemde biz bunları uzun uzun açıklamak zorunda hissediyoruz, bizim milliyetçilik anlayışımız ırk ve mezhep esasına dayanmayan kültürel milliyetçilik, Kemalist ulusçuluktur diyoruz, ırkçı algılanmayalım, ayrıştırıcı etki yaratmayalım diye.


Çünkü biz her türlü inkar ve saldırıya rağmen bu evin sahibiyiz. Kiracı olarak gelip işgalciye dönüşseler de kiracı ya da işgalci gibi pervasız olmak, yakmak yıkmak düşmez bizim payımıza. Bu pay payımıza düşse de reddederiz. Çünkü öylesi bizi bozar.


...


Temmuz 2018.


Tek adam sisteminin -kabine açıklamasını başlangıç sayarsak alırsak- ilk haftası. Resmi Gazeteyi takip ediyorum. KHK'lerin biri gidiyor öteki geliyor. Yıkım, dönüşüm ve inşa o kadar hızlı, o kadar keskin ki, Resmi Gazete'de KHK maddeleri mi okuyorum, yoksa Mustafa Yıldırım'ın Zifiri Karanlık kitabında İran bölümünü mü anlamıyorum.


O gururlu Bozkırın Sesi'nin yerini acı bir bağlama sesi alıyor, acı bir ağıt, ben Cumhuriyet Ağıdı koyuyorum adını. Aslında ben de koymuyorum bu adı. Bu adı bizzat tarih koyuyor, kulağımıza fısıldıyor, ben sadece olanı telaffuz ediyorum.


Cumhuriyet'i kuran Kemalistlerin Türklük bilinci acıyla, inkarla, işkenceyle; kısacası ağır bedellerle, kendi evinde yok sayılmakla oluşmuş; ulus devlet-ulusal kimlik böyle filizlenmişti. Ders alınmamaktan ötürü tekrar eden tarihi süreç yine Kemalistlere aynı acılarla; ırk ve mezhep esasına dayanmayan, emperyalizme direnişin son kalesi olan ulus devletin, ulusal kimliğin, laikliğin, Türklüğün önemini öğretiyor. Ve de bu sayılanların bir bütün olduğunu ve ancak bir bütün olduğunda kurtuluş, çare anlamını taşıdığını.


Hem de nasıl öğretiyor biliyor musunuz?


Yaka yaka...


Kanata kanata...



***


Tabii ki umutsuz değiliz. Hatta bu "sahici sarsıntı", göreceğiz ki uzun vadede yapay dengelerden daha faydalı olacak.


Ama yine de koyuyor be insana bir dönem de olsa Ulu Önder'in kutsal emanetine sahip çıkamamış olmak, onun mirasının düşürüldüğü durum ki onun adının, kutsal mirasının ve "düşürüldüğü durum" kelimelerinin aynı cümlede geçmesi bile tarifsiz bir yük; vicdanı olanın, kalbi vatan diye çarpanın altından kalkamayacağı, ezileceği.


İçinde kanatıyor yaşadığımız bu adi süreç.


Şimdi milyonlar, herkesten saklayarak sıkıyor bir yerlerde yumruklarını. Milyonlar tek kişilik ve içten, içinden ediyor intikam yeminlerini.


Görüntü halen çok bulanık, yıkım çok taze...


Ulu Önder'in fotoğrafları ile göz göze gelecek cesarete sahip değiliz henüz.

Yanıyoruz...

Hiç ummadığımız yerlerden ama davul zurna ile gelen düşmanlar tarafından vurulduk, kanıyoruz..


O yüzden bu sadece bir yazı değil, bu bir iç kanama...


Öyle bir iç kanama ki karışmış gözyaşımız kana...


Fakat bitmedi bu savaş, daha yeni başlıyor belki de en kutsal, en başka bir kavga.


Ama dedik ya...


Koyuyor şu evreyi yaşamak zorunda kalmak.


Kir tutmayacağını, parçalanmayacağını bildiğin bir şeyin yere düşmesinin yarattığı kaygı, kir tutmayacağını, parçalanmayacağını bilsen de içindeki o ince sızı, korku; "Ya kir tutarsa, kırılır, parçalanırsa?"


Yutkunamadığımız yerdeyiz. Elbet bu kuyudan da çıkarız ama biz bu kuyuya düşecek ulus değildik, olmamalıydık.


Hiç şık olmadı bu durum.


Yakışmadı bize.


Siz bakmayın; millete hakaret etmek için sıraya giren ama kendi bağımlılıklarının, partizanlıklarının, zihinsel tembelliklerinin ve bu yaklaşımlarının yaşadığımız durumdaki etkisinin ne kadar büyük olduğunun bile farkında olmayanlara...


Bu ulusun çok büyük çoğunluğu istemez özünde, emanete hıyanet etmeyi. Ki önümüzdeki yıllar da bunu gösterecek.


Biz yine eski ve güzel günlere döneceğiz ama bugünler...


...ağır bir ameliyatın izi gibi tam da yüreğimizin üstünde kalacak, o yaranın vebalini de bize hatırlatarak.


Bu bir yazı değil, bir iç kanama...


Bu bir ağıt, Cumhuriyet Ağıdı...


İşte bu ahval ve şerait...


Gel de ağlama, gel de kanama...


...


Ama ant olsun Paşam, ant olsun!


Bir avuç kalsak da ortama verilen narkozdan etkilenmeyen, sıyrılan...


Gerekirse geçeceğiz hayallerimizden, canımızdan.


Fakat...

Ne senden geçeceğiz, ne fikirlerinden; kutsal mirasından!


ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

12 TEMMUZ 2018





8 Temmuz 2018 Pazar

VİCDANI RAYDAN ÇIKANLARIN RAYDAN ÇIKARDIKLARI... - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR

Kendi parti seçmeninizde bir kitle yarattınız, ya da yaratılmış kitleyi genişlettiniz.

Bu kitle ki size kayıtsız şartsız güvenen, sorgulamayan ve kötü gelişmeleri kadere, takdiri ilahiye bağlayabilen türden.

Size karşı olan ve her şeyi sorgulayan bir kitle var ama onları da sözde temsil, özde teslim eden muhalefetin yaptırımı ve caydırıcılığı sıfır.

İşte bu kısır döngüden de güç bularak insana ve topluma dair her şeyi ikinci hatta üçüncü plana attınız.

Dininiz, imanınız para, sizin sayenizde artık ülkenin bitki örtüsü de beton.

Kendiniz halktan çok uzakta lüks içinde yaşadığınızdan kendi kitlenizin güvenliği bile umurunuzda değil. Çünkü onların da büyük bir kısmı ne olursa olsun, ne yaparsanız yapın sizin arkanızda, destek vermekte.

Sözde halkın hizmetçisi, özde halkın canı cehenneme!

Bugün bir tren kazası oldu.

Geçmişte de olmuştu.

Geçmişteki kaza, sırf siz şov yapacaksınız diye test sürüşlerinin tamamlanmamasından kaynaklanmıştı.

Bugün de rayın altından toprak kaymış!

Tren de raydan çıkmış!

Bu rayların zemin etüdü yapılmadı mı?

Bu gibi olağanüstü durumlarda neler olabileceği saptanmadı mı?

Saptandıysa önlem alındı mı?

Bugün Çorlu'da yaşanan tren kazasının sorumlusu kim olacak?

Kimler ceza alacak?



(Yazıda kullanılan görsel bile zeminin ne kadar etüt edilip, edildiyse de ne kadar etüdün ne kadar dikkate alındığını gösteriyor!)

Pamukova'daki tren kazasında ne oldu?

Kimler ceza aldı?

En "sorumlu" kişi dönemin Ulaştırma Bakanı kimdi?

O dönemin Ulaştırma Bakanı cezasını (!) "Başbakanlık maskotu" olarak AKP model arabanın torpidosunun üst kısmına konarak çekmedi mi?

***

Siz hem vicdanen kötü insanlarsınız. Hem de yetiştiğiniz fikri alan gereği sizlerin herhangi bir konuda başarılı olmanız, sorunlara çözüm üretmeniz im-kan-sız!

En başta raydan çıkan sizin vicdanınız. Belki de hiç raya girmeyen...

Hayatını kaybeden insanlara Allah rahmet eylesin, kendi şahsi hırs ve çıkarları için insan hayatını hiçe sayanların da Allah belasını versin!

Ülkede muhalefet olmayınca işimiz Allah'a kalıyor, ne yapacaksın!

Evet, Atatürk Türkiye'sinde yaşamak büyük bir şans olurdu ama insafın, vicdanın, adaletin, aklın olmadığı AKP Türkiye'sinde yaşıyor olmak da artık insana çok ağır geliyor be Tanrım! 

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
9 TEMMUZ 2018

6 Temmuz 2018 Cuma

NE GÜZEL DÜNYANIZ VAR YA! - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR



Barış Yarkadaş bu akşam(6 Temmuz 2018) katıldığı programda...

Seçim sonrası toplanan CHP PM'de Bülent Tezcan'ın 50 bin sandığa erişimi sağlayamadık dediğini söyledi...

Öncelikle hatırlayalım, 24 Haziran gecesinin kaçaklarından Muharrem İnce ne demişti sonrasında yaptığı açıklamada?

"Sonuca etki eden hile olmadı. Hile olduysa da 10 milyon oyluk bir hile olmadı."

Bu yaklaşımın bir şeylerin hukuksuzluğunu niteliğine göre değil niceliğine göre yorumlayan sakat anlayışına girmiyorum.

Erdoğan'ın kaybedeceğine inanan neredeyse herkesin bunun ancak seçimin ikinci tura kalması ve ikinci turda Erdoğan'ın karşısındaki adayda birleşilmesi ile olacağını düşünürken...

Bunun için de bir milyon civarı oyun yeterli olacağı ortadayken Muharrem İnce'nin bu açıklaması ya gaflet ya da ihanetti.

Şimdi Barış Yarkadaş'ın dediğine bakılırsa CHP o gece 50 bin sandığa, yani 12.500.000 oya ulaşamamış.

Ama İnce'ye göre de, Kaftancıoğlu'na göre de, Tezcan'a göre de seçime etki edecek hile olmamış!

BİR TAKIM SORULAR...

Bir diğer soru da Barış Yarkadaş'a:

Eğer kendisi yeniden milletvekili seçilse bunları söyler miydi?

Yoksa Mansur Yavaş'ın oy kavgası verdiği seçim gecesinde siyasi müttefiği Gürsel Tekin'in yaptığı gibi yapıp Amerika'nın Sesi'ne "Seçime etki edecek hile olmadı" mı derdi?



Peki bu durumun Muharrem İnce'nin kulağına gelmeme ihtimali var mı?

Gücü ancak İsmail Küçükkaya'ya, Fuat Uğur'a yeten İnce'den bu duruma dair tek kelime duyan var mı?

Eğer sisteme kafa tutacak, meydan okuyacak gücünüz, yüreğiniz yoksa tepeden tırnağa cesaret değil, tepeden tırnağa esaretsiniz demektir.

Ve aynı zamanda kavganız fikirsel ve toplumsal değil, bireysel ve koltuk eksenli demektir.

AKP'lilerin Erdoğan'a baktığı şekilde İnce'ye bakmayan herkes de bu gerçeği görür.

Ayrıca içi boş kabadayılığa, açık alanda atıp tutan, kapalı alanlarda kontrol altına alınan profile dair iki cümle:

Bu ülkeye bu tip bir lider bile fazla gelirken ikincisine hiç gerek yok, alan alsın ama biz almayalım.

Başka kapıya!

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
7 TEMMUZ 2018



KUDDUSİ OKKIR VE AL BAŞKANLIK VER MUHALEFET... - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR



Kuddusi Okkır.
20 Haziran 2007'de tutuklandı.

Sağlık durumundaki kötüleşme, 18 Nisan 2008'de düzenlenen Psiko-Sosyal Gözlem ve Değerlendirme Raporu ile tespit edildi.

Fakat bu durum görmezden gelindi.

Kendisinin bozulan el yazısıyla "Acilen tedavi olmak istiyorum. Tam teşekküllü hastanede. Arz ederim" cümlelerini yazdığı dilekçesi yok sayıldı.

1 Temmuz 2008'de tahliye edildi.

6 Temmuz 2008'de hayatını kaybetti, öldürüldü!

Davanın iddianamesi Kuddusi Okkır öldükten 8 gün sonra, 14 Temmuz 2008'de açıklandı.

Hakkındaki suçlamaları bile öğrenemeden aramızdan ayrıldı Kuddusi Okkır.

Bu bir siyasi cinayetti.

Kuddusi Okkır'ın infazı, bu toprakların gördüğü en aşağılık örgüt olan FETÖ tarafından yapıldı. Yardım ve yataklık suçu ise siyasi iradeye aitti. Herkes oradaydı!

Kumpas sürecinde şehit edilen tüm vatanseverlerde olduğu gibi.

Ama biz, unutana, unutturmak isteyene, barışmak, uzlaşmak isteyene inat yüreğimizi soğutmayacağız.

Türkiye Cumhuriyeti ve onun kurucu felsefesi ile özdeşleşmiş insanlara ödetilen bedelin hesabını er ya da geç soracağız.

Gerekirse canımız pahasına!

AL BAŞKANLIK VER MUHALEFET
Erdoğan demiş ki "Her CHP'li vatandaşımızı partisinin yönetiminden hesap sormaya davet ediyoruz."
Bunun Türkçesi şu. Erdoğan aslında diyor ki:

"Ben ülkenin çok büyük bir kısmını kutuplaşma ve karşıtlık ekseninde siyaset üzerinden yönetirim.

Bir kısım beni sever, ben ne desem arkasında durur. Çelişkili olsa bile.

Bir kısım da benden nefret eder, ben desem tersini yapar, kime saldırsam onu sahiplenir, destekler.

Bu yüzden de o nefret eden kesimi kontrol etmek ve yönlendirmek de en az beni seven kesimi yönlendirmek kadar kolaydır.

CHP'de seçmen ne yapması gerekiyorsa onu söyleyeyim ki yapmasın. CHP'deki yönetim de kendilerine yönelik eleştirileri "AKP ekmeğine yağ sürmek" diye püskürtsün. Böylece benim kara gün dostum Kılıçdaroğlu da yerinde kalsın."

ALTI ÇİZİLİ CÜMLE

Madımak'ta yakıldık, Başbağlar'da vurulduk. Maşalar farklı olsa da yakan da vuran da aynı el: Emperyalizm.

GÜNÜN SORUSU

Narko-Terör örgütü PKK'nın önemli propaganda aracı HDP'den milletvekili olan Ahmet Şık, TBMM rozetini takmayacakmış.

O zaman "katil" dediğin ve Meclis'inin rozetini de reddettiğin devletin maaşını da alma?

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
6 TEMMUZ 2018