1 Haziran 2015 Pazartesi

Sayın Fazıl Say, Asıl Size Bir Saniye... - Çağdaş Bayraktar


"Şehitler, Kuvayi Milliye şehitleri,

mezardan çıkmanın vaktidir!
"

***

Karanlıkların içinde kalmışsa insan, aydınlık arar. Işığı bulup, ona yönelmek ister.

Karanlıktansa "aydınlık", "ışık" mantıklı olan istektir.

Tabii ışıktan, aydınlıktan yana olmalıdır insan.

Ama sorgulayıcı da olmalıdır:

Hani ışık, hangi aydın-lık?

Sonuçta Güneş aydınlıktır, ışıktır dünyaya.

Aynı şekilde "ampul" de aydınlatıcıdır kimisine göre.

Girdiğin tünelde ışığı görünce umutlanmadan önce iki kere düşünmelidir.

Çünkü "çözüm" sandığın ışık, belki de senin "yokoluşunun" habercisidir.

***

Eskilerin bir sözü vardır: "Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek".

Teknoloji ilerledi, tıp gelişti. O yüzden çaresi bulundu sıtmanın.

Şimdi yaşamakta olduğumuzsa, "Ölümü gösterip, kansere razı etmek"tir.

Erken teşhis hayat kurtarır, kanserde. Ya da çok güçlü ve dirençliyse ruh, bünye.

Fakat bu ikisi de değilse, bir mucize de denk gelmezse kişinin şansına, lehine,

gerçekte seçim, ölümü ertelemekle ölmek arasındadır. Kısa vadede çok gibi gözükse de aslında seçenek tektir.

Sandığa indirgenip de "demokrasi" diye bize dayatılan "deli gömleği", daraltıyor vatan için kafa yoran her bünyeyi.

Fakat öyle bir algı operasyonu var ki;
akıllı olan, deli gömleğinden rahatsız olmak bir yana, deli gömleği giydirilmese kendisini sorguluyor.

Akıllı olanlar, deli gömleklerine methiyeler düzüyor!

Şimdilerde ışık diye aydınlık diye çözüm diye sunuluyor bize HDP.

Bu yapay aydınlıktan -bir şekilde- etkilenen aydınlar, hiç de az değiller.

Bir zamanlar "konuşsa da dinlesek" dediğimiz insanlar için dileklerimiz farklı artık:"
"Keşke hiç konuşmasa, sadece işini yapsa, üretse de daha fazla kahrolmasak, üzülmesek"

Yobaz gazetelerin üzerine çarpılar koyduğunda çarpıların önüne geçmek istediğimiz kişiler, yüreklerimizdeki  fotoğraflarının üzerine çarpı koymamızı isteyecek hareketlere neden devam etmekteler?


Kendisini Cemil Bayık'la, Apo'yla, Dengir Mir'le, Altan Tan'la, Nazlı Ilıcak ile aynı kefeye koymak istemek de niye!

***

Tüneldeki tren ışığına meşruluk ekleme yarışına Fazıl Say da katılmış.

Kendi yazısındaki bazı kısımlar üzerinden sorarak, yanıt arayarak gidelim yine.

""HDP teröristtir" diyen arkadaşım; Beni bir saniye dinle. Tamam, haklı da olabilirsin, geçmişini karıştırırsın bu adamların, fotoğraf da çıkarırsın video da, haklısın.. Tamam. Ama arkadaş Kürtleri kim savunacak?" [1]

Sayın Fazıl Say evet, HDP Teröristtir diyenlerden birisi benim. Tabi, arkadaşınız değilim. Zaten konumuz bu da değil. "Tamam haklı da olabilirsin" demişsiniz.

HDP ve dağdaki hali PKK'nın terörist olması, bu kadar tartışmaya açık bir durum mudur da, "olabilir" diyebiliyorsunuz en fazla?

Ki kendinizce, birilerinin savunulması adına birilerinin terörist olabilmesini nasıl kabullenebiliyorsunuz, sizdeki nasıl bir sinedir ki, çekip çekip alabiliyorsunuz da bana mısın demiyorsunuz?

Ayrıca görmek isteyene, geçmiş karıştırmasına da gerek olmadan çok fazla bilgi var bir o kadar da belge. Neyin aklamasını yapıyor, unutturmaya çalışıyorsunuz?

Ve aklımın en fazla kaçma özlemi duyduğu cümle:

"Kürtleri kim savunacak".

Ya bir akıl tutulması yaşıyorsunuz, ya da ülkenin kurucu unsurundan, ulus devlet yapısından haberiniz yok. Her ne kadar teoride kalsa da, meclisteki vekiller, milleti, yani ulusu temsil eder.

Yurttaşları; ırk ve mezhep esasına dayanmayan yurttaşlık kavramını taşıyan yurttaşları temsil eder. Senin o dediğin "ırk" "mezhep" "kafatası" esasına göre kotalar ve seçimler, Ortadoğu'da olur. halen kan gölü.

Yugoslavya'da oldu, 8 parçaya bölündü, o da şimdilik.

Birgül Ayman Güler Hocamızın yakın zamanda paylaştığı bir ileti vardı, tam da yeri ve zamanı sanırım:
"
Türkiye'de Türk'ü silmek, Yugoslavya'da Yugoslav'ı silmekle aynı şeyi yapmak demektir. Geriye orada nasıl Sırplık-Hırvatlık-Boşnaklık-Arnavutluk kalmışsa, bizde de Türkmenlik-Kürtlük-Lazlık-Gürcülük kalır. Sonra bunların her birine kotalar koymaya başlarsın; sonra her birine kantonlar kurmaya kalkışırsın. Birleştireni silersen elde kardeş kavgası kalır. Türkiye'den eser kalmaz." [2]

Hocanın bu sözlerinin üstüne sizin şu cümleniz geliyor:

"18 milyon Kürt vatandaşımızı kim temsil edecek?"


Bu cümleyi okuduğum o an Birgül Hocayı arayıp, "Hocam, siz biraz geride kalmışsınız. Bizzat aydınlarımız "Türk" kavramını kaldırdı, etnik unsurlara ayırdı, hatta sayı vererek kotalamaya bile başladı. Geriye kantonlar ve kardeş kavgası kaldı. Bu hızla onların da eli kulağındadır artık" demek istedim.
...

Türkiye'de nüfus sayımlarında çok uzun süredir nüfus sayımlarında etnik yapılar ile ilgili sorular sorulmuyor.

O zaman siz bu sayıyı neye göre ver(ebil)iyor ve biliyorsunuz Sayın Fazıl Say?

Bu tarz bir soru ve yaklaşımın, seçilen kişilerin "kimlik siyasetine göre" seçim algısı yarattığını göremiyor musunuz?

Bu tarz yaklaşımın Batı'nın Ortaçağ'ında kaldığını biz mi anlatacağız size?

Bir yazımda şunu demiştim:

"AKP iktidarının ülkeye verdiği en büyük zararlardan birisi – belki de en önemlisi-, meşru olanı yalnız bırakıp, meşru olmayana devleti boyun eğdirmesidir." [3]

Yazınızın geri kalan kısmında yaptığınız "Kürt kökenli insan - HDPKK" eşitlemesi ile en büyük haksızlığı seçeneksiz bırakılan, hatta devletsiz bırakılan Güneydoğu Bölgesinin insanına yapmıyor musunuz?

AKP ile HDP'nin çıkarları gereği doğal müttefik olduğu gerçeğini görememenize değinmiyorum bile!

Matematik hesabı da yapmışsınız. Daha doğrusu yapamamış ya da isteklerinize göre yapmışsınız.

HDP Meclise girerse, AKP'nin vekili 35-40 arası azalabilir. Fakat bu durumda da HDP Vekil sayısı 55-60 olabilir.

Parmak güneşi gösterdiğinde sadece aptallar parmağa bakar derler.

Sizin derdiniz sadece AKP ise bilemem. Fakat bizim derdimiz ve tehdit gördüğümüz kesim,  ülkenin bölünmez bütünlüğüne, kurucu ideolojisine, Cumhuriyet kazanımlarına karşı olan gerici "AKP-HDP" cephesidir.

Seçim sistemine inanan ve bu kaygıda olan birisi, HDP'nin barajı geçmesiyle beraber AKP'nin vekil sayısının 35-40 azalacağını değil, "gerici cephenin" vekil sayısını 15-20 arttıracağını çok rahat görebilir.

Ayrıca baraj geçmesi durumunda sözde oy vereceğiniz parti olan CHP'nin, hatta MHP'nin oy oranlarını düşüreceğini Metin Şentürk bile görebilir diye düşünüyorum.

[ Bekir Coşkun'un ve Fazıl Say'ın "CHP'ye oy vereceğim ama"lı HDP güzellemelerini görünce, mevcut yönetim kadrosunu günahım kadar sevmesem de "CHP'nin böyle seçmeni varken düşmana gerek yok" demeden alıkoyamıyorum kendimi. ]

Ülkenin nüfusunu çözmüş, etnik ayrımı yapmış, nüfuslarını hesaplamış, HDPKK'yı Kürt kökenli insanların meşru tercihi yapmış Sayın Fazıl Say;

Güneydoğu'daki töre cinayetlerinden haberiniz var mıdır?

Peki ya Türkmen olup da Türkçe konuşması yasak olan aşiretlerden?

Öldürülen korucuları bilir misiniz Sayın Say,

Dağa kaldırılıp da elinden senetleri alınan masum yurttaşları?

KCK yargılamalarına denk geldiniz mi hiç Sayın Fazıl Say,

Geçen akşam Galatasaray'ın şampiyonluk kutlamasına bile Diyarbakır'da karışıp müdahale eden kişilere?

Umut gördüğünüz, "barışçı", "özgürlükçü" mana yüklediğiniz zihniyetin yakın zamanda "Ayn el Arab" denilen bölgede yaptığı etnik temizlikten haberdar mısınız?

***

Sorular uzar gider.

Siz bu konular hakkında yazıp çizmeden önce, eğer gitmemişseniz  eski adıyla Yugoslavya denilen yere gidin. Gitmişseniz de bu kez başka bir gözle gidin.


Umarım siz ve sizin gibilerin pişman olması için çok büyük  bedeller ödememiz gerekmez. Gerçi başka türlü de göremeyecek gibisiniz ya, neyse...

***

Peki neden böyle bir yanılgıya düşer, kendine aydın diyen, ünvan ve saygınlık sahibi insanlar?

"Neo-Liberal politikaların yaratmak istediği yurttaş tipine, “Neo-yurttaş: Müşteri tipi” diyebiliriz.
Bu politikaların etkisinde kalan kişiler, üretmekten ziyade tüketir. Tükettikçe de emek kavramının kutsallığını sorgular, zamanla kutsallığını yok eder. Aksine, her şeyi en az çabayla halletmek,elde etmek ister.
Fazla sorgulamaz.
Kendisini rahatsız durumlara olan tepkisi genelde teoride ve kolaycılıkta kalır.
Bir durumda harekete geçmesi için çok büyük şeyler olması gerekir.
Bunu bilen Neo-Liberalizm de, “çok büyük şeyleri” ufalayarak yutturmak ister, hazmın kolay olması, hazımsızlığın başına bela açmaması adına.
İnsanı tüketicileştirir, tüketicileştirelememiş olanı da “yılgınlaştırır” sistem.
Boyun eğdirir.
Bu durumun etkisinde kalan kişi için “sisteme isyan etmek”, tercihlerin arasında bile değildir.
Sistem, kendisini meşru kılmak adına seçim sürer ortaya, teslimi“temsil” diye boyar, dayatır, ikna etmeye çalışır bir şekilde. İyi pazarlayıcıdır.
En az emekle en büyük refaha ulaşmak isteyen düşüncenin dramıdır, bizi asla düşünmeyecek olanlardan medet ummak.
AKP tercihini yok saymak adına HDP’yi seçenek görebilmek, bu algının, kolaycılığın sonucudur." [4]

***
"Şehitler, Kuvayi Milliye şehitleri,

siz toprak altında derin uykudayken 

düşmanı çağırdılar, satıldık, uyanın!"


Çağdaş BAYRAKTAR
2 Haziran 2015


DİPÇE

[1] http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/fazil-say-oy-verecegi-partiyi-acikladi-h89354.html
[2] https://www.facebook.com/birgul.aymanguler/posts/812867685464216?pnref=story
[3] http://www.milliiradebildirisi.org/partiler-ustu-tehlike-hdp-cagdas-bayraktar/
[4] 
http://www.milliiradebildirisi.org/partiler-ustu-tehlike-hdp-cagdas-bayraktar/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder