"Bir de pazar ve ertesi olunca ben, zorlanırım, gülümsemem" *** Yine takılı kalmış ertesi, pazara. Başlayamadı yine hafta. Çünkü ertesine dair her şey monoton, zorunlu. Gelemiyorum. Gelemediğim yer ve noktanın da bana karşı duyguları çok da farklı değil gibi. Günde en az iki kere acıktığım için kendimi şanslı hissetmiyorum. Söylenen güzel sözler, tabakta anlam ifade edebiliyorsa daha kolay içselleştirebiliyorum. Tabakta daha da içselleştirilebilen sözler, sonra kendiliğinden tabağı temizlerse hayranlık duyabiliyorum. Kuzey Sibirya'da "Acıktığın zaman uyu, açlığın diner" diye bir geyik var mı bilmiyorum. Lakin Adana'da her seferde "denemeye değer" diyeni biliyorum, tanıyorum. Yer yer karşı karşıya geliyorum. Hem aynada, hem içimde. Yazmam gerek dürtüsüne yenilmemek, bu vesileyle mekanikleşmeyi engellemek adına rutin aralıklarla tavana bakıyorum, rutin aralıklarla yazmaktansa. Aforizma üretme kaygısı duymadan, rahatsız edici boyutta kafama saplananları silkeleyip düşürüyorum kağıda. Kimisi bunu beğenirse eyvallah, edebi anlam yüklerse ne âlâ, kendinden bir şey bulursa da;"Aliyülala". Misilleme Kurşunkalem 1 Haziran 2015 Barış "yarım" bulmasın yazıyı diye, genelde sona yazılan imzamı ortaya yazıyorum. (Atıyorum) Çünkü ben bunları yazarken, şimdi herkes çok uzaklarda olacak. Herkes çok uzaklarda olurken, şüphesiz hayat tuzaklarla dolacak. Yine de umudunu yitirme. Çünkü hayatta bilmediğin bir dilde tanımadığın insanların yaptığı müziği beğenip, tebessüm edebilme ihtimalin; hala var. "Siyaset hayata müdahale ettiğinde, hayat siyasetin ta kendisidir" tarzı bir cümle vardı. Üstlenmediğimiz her toplumsal sorumluluğun bize sıkıntı, baskı hatta zulüm olarak döneceği yerde, sosyal medyada var olup da yer bildirimi yaptığı piyasa mekanlarda kendini bulan kişilerin rahatlığına hep hayret etmişimdir. (Eğer boşta olan İsviçreli bilim insanları varsa inceleyebilir mi lütfen) Siyaset hayata müdahale ettiğinde, hayat siyasetin ta kendisidir. Siyaset hayata müdahale ettiği yerde, siyaset, en umulmadık yazılarda bile kendisine pek tabi yer bulabilir.Uygun olsa da olmasa da. Piyonlarının gönüllü olduğu bir oyuna dönen ülke yönetiminde, oyuna sadık kalmayan oyuncu bir arkadaşım, Tam da kısıtlanmaya çalışılan hayat sahnesinde, ödeyeceği bedelin bilinciyle haykırmış: "HDP'ye oy vermemek veya HDP partisini eleştirmek, Kürt düşmanlığı ise ve HDP'ye oy vermek Kürt'ü sevmek ise, ortada bir "ırk" siyasetinin yapıldığını dile getirmiş aynı zamanda kabul etmiş oluyorsunuz. Bunun da ırkçılığı doğurmamasına imkan yok tabii. Ben mevcut kürt siyasetini savunmuyorum. Mevcut Türk siyasetini de savunmuyorum. Bunun beni herhangi bir "ırk" ın düşmanı yapacağını sanmıyorum. Dahası bunun beni "okumuş cahil" yapacağını da sanmıyorum. Çünkü buna HDP'ye oy veren tüm süper, zeki, devrimci, aydın, demokrat, arkadaşlar karar vermeye çalışıyor ya? Tüm bu yargıların bir grup fanatik seçmenin tekelinde olduğunu düşünmüyorum. İnsanları faşistçe faşist ilan etmenin de sizi "insan" yapmadığını hatırlatmak isterim. "İnsanlık" da sizin tekelinizde değil ne de olsa. Güzel umutlarımızı, iyi niyetlerimizi, seçmenlik üzerinden gerçekleştirmeye çalışırken ne hale geldiğinizi bir hatırlatmak istedim. Saygılar!" Hangi niyetle olursa olsun, x siyasetini sevmiyorum, y siyasetini sevmiyorum diyerek "x-y" eksenini de ayrıştırıcı buluyorum, art niyet yüklemeden. Tabi bunun dışındaki - neredeyse- tüm cümlelere katılarak. Ne diyordu şarkı: "Bir de Pazar ve ertesi olunca ben, zorlanırım, gülümsemem" Peki ne diyorum ben? Bir de terör, ve sevicisi, olunca ben, -şeker gibi sunulsa da- zorlanırım, hazmedemem. Siyaset de dahil, şimdi herkes yazımdan çıkabilir. En çok da sosyal mesaj.
1 Haziran 2015 Pazartesi
Bir De Pazar -Terör-, Ve Ertesi - Misilleme Kurşunkalem
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder