Konuya
girmeden önce yine belirtmekte fayda var.
Mevcut seçim sistemine inanmıyor ve fazla bir beklentiye girmiyorum. Çünkü meclise gidiş güzergahında gerekli olan şartlar, milletten olan ve milletten yana olmak isteyecek olan kişilerin çok fazla sahip olabileceği şeyler değil.
Ayrıca kurucu ideolojinin ilkelerinin bazı partilere pay edilip de o ilkelerin içinin boşaltılması ve bu vesileyle halktan soyutlanması konusunda da partilerin bilerek ya da bilmeyerek önemli işler yaptığı görülmekte.
Bu şartlar dahilinde parti irdelemesi yapacak olursak;
AKP ve HDP’nin kurucu ideoloji ve rejimin tasfiyesi “proje”sinin doğal müttefikleri olduğunu görürüz.
MHP’nin dönem şartlarında da elle tutulur tek yanı, “the süreç”e karşı durma potansiyelidir.
CHP özü ile Kemalist devrimin partisi olsa da, son hali, Genel Merkezi, PM üyeleri ile birlikte yukarıda bahsettiğimiz “proje”nin üçüncü ayağı rolüne daha rahat soyunabilir. Ki zaten ülkenin bölünmesine yol açacak olan “the süreç” konusunda CHP’nin AKP ve HDP açısından bir farkı yok. Aksine, “the süreç”in mimarlarından olan ve son dönemde AKP’nin bu konudaki attığı adımları yetersiz bulan Murat Özçelik’in prosedür boşluklarından faydalanılarak CHP’ye Genel Başkan Yardımcısı yapılması bunun en somut göstergesi değil midir? [1][2][3]
***
Bir Kemalist olarak belirtmeliyim ki MHP’nin “özüne dönmesi” benim için çok bir anlam ifade etmez. Bir çok konuda eleştirmekle beraber, MHP’nin Devlet Bahçeli dönemindeki çizgisi “ırkçılık”tan daha uzak bir profil çizmekte. Lakin aynı mesafeyi “ümmetçilik” konusunda söyleyemeyiz. Tabi bu tarz “hamleler” yaparken MHP parti tabanını çok daha fazla dikkate almak zorunda. Çünkü -özellikle kırsaldaki seçmeninin- AKP seçmen modeline yakın olması, MHP’nin daha temkinli olmasına yol açıyor. Ki zaten bunun en çok da AKP farkında, o sebeple her seçim öncesinde ortam AKP’nin “milliyetçilik” reklamlarına bulanıyor.
Kemalist değerler üzerine yükselip, hala “Atatürk’ün partisi” vurgusuyla oy almaya çalıştığı yerde en çok CHP’nin eleştirilmesi, daha doğrusu ifşa edilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü mecliste olan hiçbir partinin bu tarz bir iddiası yok.
Bu durumda MHP’den bekleyebileceğimiz tek şey ise, “Türk” kavramının, “Türkiye Cumhuriyeti”nin hedef olduğu yerde CHP’nin yapmadığı milli duruş ve direnişi sergilemektir. Özellikle de “the süreç”e karşı.
Tabi bu durumda da insan sormadan edemez;
“MHP bu karşı duruşu açılım yanlısı Ekmeleddin İhsanoğlu ve Arzu Erdem gibi kişileri vekil yapıp da, Sinan Oğan ve Engin Alan gibi kişileri tasfiye ederek mi yapacak?
***
Bu eleştirileri özellikle belirtme gereği duyuyorum ki, düşüncelerim doğruyu aramaktan ziyade “birilerini aklamak ya da öne çıkarmak” olarak algılanmasın.
İşte bu “ahval ve şerait” içinde yapıldı 7 Haziran 2015 seçimleri. “AKP’nin tek başına iktidar olmaması için HDP barajı geçmeli” algısı, kapımızdan kovsak bacamızdan girdi ve hedefe ulaştı. AKP’nin Doğu bölgesindeki seçmeninin HDP’ye kayması ile beraber CHP seçmeninin bir kısmı da bu algı ile HDP’ye oy verdi. Tabi bu insanlar sanırım bir kez bile şunu sormadı kendisine, sorsa da cevap vermekten kaçındı:
“AKP’den biz neden şikayetçiyiz? Bölücü ve gerici olduğu için, faşizan yönetim sergilediği için. Peki bu konuda HDP AKP’den ne kadar farklı?
Örneğin Altan Tan, Egemen Bağış’tan daha mı “ilerici”?”
Seçimlerde AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı görülünce de koalisyon ihtimalleri konuşulmaya başladı. Bu durumda da yeni bir algı sürüldü piyasaya:
“Halk AKP dışındaki partilere koalisyon mesajı verdi”, “Yüzde 60lık blok”
Bu algı piyasaya sürüldü diyorum, çünkü bunun akılcı bir yanı yok. Siz hiç, -kendiniz de dahil-, “Partime oy vereyim de şu bloğun parçası olsun, şu partilerle koalisyon kursun” diyen seçmen gördünüz mü?
Genel olarak seçmen ne için oy verir bir partiye kendince?
Ya partisi iktidar olsun diye, (iktidar olacağına inandığı için)
ya kendisinin o parti tarafından temsil edildiğini düşündüğü için,
ya bir partinin iktidardan düşmesi için ondan sonra en güçlü olan parti olduğu için.
Ya da devam etmekte olan bir sürece duyduğu rahatsızlığı göstermek için sürece karşı durduğuna inandığı bir partiye.
***
Resmi seçim sonuçları açıklanınca ilk açıklamasını aynı gece yaptı MHP adına Devlet Bahçeli. (8 Haziran 2015)[4]
HDP dışında tüm partilerin “kaybeden” olduğu yerde tüm parti liderlerinin bu gerçeği inkar eden yaklaşımlarını ayrı bir konuda değerlendirmek üzere virgül koyarak koalisyon yaklaşımını anımsarsak; Bahçeli koalisyonun bir uyumluluk gerektirdiğini, MHP’nin kırmızı çizgisinin çözüm süreci karşıtlığı olduğunu, çözüm süreci yaklaşımlarını dolayısıyla da olması gereken koalisyon seçeneklerinin AKP-HDP ve AKP-CHP-HDP olması gerektiğini söylemişti.
Sonrasında da 20 Haziran’da Sözcü Gazetesi yazarlarının sorularını yanıtladı Bahçeli.
Tabi bu süreçte hem birilerinin “eski” ayrımlarının etkisiyle olayları yorumlaması, hem de yaratılan algı operasyonuyla şu mesaj pompalanıyordu:
“MHP uyumsuz, mızmız, oyunbozan, HDP ise uyumlu, yapıcı.”
MHP’nin hassasiyeti, ülkenin bölünmez bütünlüğünü ve rejimini tehdit eden “the süreç” üzerineydi ve bu konuda hassasiyet göstermeyecek olan partilerle masaya oturmanın da bir anlam ifade etmeyeceğini söylüyordu.
HDP ise daha kurnaz davranarak, bir yandan kendisi dışındaki herkesi AKP’nin kucağına itmeye çalışıyor, öte yandan da “herkesle görüşürüz” mesajı veriyordu. Bu mesajı vermesine herkes “olumlu” hatta “esnek” manalar yüklüyordu ama HDP’nin seçim sonuç bildirgesi hiç öyle demiyordu. Çünkü 8 Haziran’da Selahattin Demirtaş’ın “özel teşekkür” ettiği bebek katili için özgürlük istiyordu HDP. [5]
Tam da “Türkiye’li” bir tavırdı bu…
Düşüncelerinden ödün vermeyen, Kandil’e, İmralı’ya sırtını dönmeyen HDP uyumlu, çözüm yanlısı; ülkenin bölünmez bütünlüğünü kırmızı çizgi kabul eden MHP uyumsuz ve çözüme yaklaşmayandı.
Yine 20 Haziran 2015 tarihinde yayınlanan Devlet Bahçeli röportajına dönecek olursak, gazete röportajı şu başlıkla yayınlamıştı:
"CHP’ye “hayır”, AKP’ye şartlı “evet”". [6]
Bu başlık da aynı algının devamıydı. Çünkü CHP’ye hayır demesinin sebebi, daha doğrusu hayır dediği teklif, medya üzerinden yapılan “makam teklifi” idi. Düşünmekte fayda var; bir parti olumsuz baktığı bir duruma medya üzerinden yapılan “makam teklifi” üzerine “evet” dese, nasıl bir profil yaratırdı seçmen üzerinde?
Öte yandan gazetenin AKP için “şartlı” olan “evet” dediği durumdaki şartlar nelerdi?
Çözüm sürecinin durdurulması,
Erdoğan’ın parti üzerindeki ağırlığının çekilmesi,
17-25 Aralık dosyasının yeniden açılmasıydı.
Aynı röportajda Bahçeli’nin de dediği gibi, böyle bir durumda AKP mi kalır? Bu açıklamanın şartlı evet değil, şartlardan ötürü hayır olduğunu kestirmek çok zor değil. Üstelik bu şartlara rağmen MHP’nin yaklaşımından “evet” mesajı çıkaranlar, yine çoğunlukla sorsan Erdoğan bittiğinde AKP’nin dağılacağını düşünen insanlar.
Bu iki açıklama arasında ve sonrasında “AKP-MHP koalisyonu” haberleri çıktı ortaya. Bu haberleri çıkaranlar, yine hükümete yakın olan yayın organları olmasına rağmen, o “yandaş” kesime karşı olan kesimlerce sorgusuz sualsiz “kabul” edildi. Oysa aynı yayın organları değil miydi, kumpas davalarındaki sahte belgelere “gerçek” manalar yükleyen, aydınları ve askerleri mahkemelerden önce yargılayan, hatta infaz eden?
Bu şartlarda AKP’nin doğal müttefiki olan HDP ile ilgili koalisyon ihtimali zorlaşmış durumda. Çünkü AKP çözüm süreci konusunda tavır değişikliğine gidebilir. Yandaş gazetelerin birden “teröristi fark etmesi” dikkatinizi çekmiştir. Fakat bunun sebebi AKP’nin düşünsel değişimi değil, AKP’yi “seçen” güçlerin yine AKP’yi Graham Fuller’in tabiriyle “ufalamak” için HDP’yi öncelikli tercih durumuna getirmiş olduğunu AKP’nin fark etmesinden kaynaklanıyor. (Yine MİT tırlarındaki silah konusunda Erdoğan’ın Aydınlık’ın yaptığı habere çok tepki göstermeyip de o haberden 16 ay sonra aynı haberi yapan Can Dündar’a ateş püskürmesi de Can Dündar’ın muhalefetinin arkasının Erdoğan tarafından bilinmesinden kaynaklanmakta)[7]
Fakat MHP’nin AKP için sunduğu diğer iki şartın varlığı, durumun imkansızlığını gözler önüne seriyor. Çünkü herkes yolsuzluk davasının ucunun kime ulaşacağının farkında. Yine Erdoğan’ın pasif bir duruşu kabul etmeyeceğinin de.
Durum bu olmasına rağmen insanların “AKP-MHP hükümet kuracak, MHP yine stepnelik yapıyor” dediğini gördüğümde, kaynaklarının da yandaş gazeteler olduğunu fark ettiğimde “acaba benim göremediğim bir şeyler mi var” demiştim.
Ancak Emre Kongar’ın Bahçeli görüşmesi ile ilgili 27 Haziran 2015 tarihli gözlemlerini aktardığı yazısındaki bazı kısımlar, durumu ortaya koyuyordu. Yazıdan o kısımları anımsarsak:
“Örneğin Meclis Başkanlığı seçimlerinde AKP’nin tavrı sorulduğunda, bu kez bıyık altından gülümseyerek, “AKP’nin tavrı olmaz, Recep Tayyip Erdoğan’ın emri olur!” yanıtını veriyor.
Dış politika ve Davutoğlu konusunda verdiği yanıtlar da kısa ve kesin:
IŞİD’e, Sünni İslam adına destek verenler için: “Kafa kesen Müslüman olur mu?” diyor.
Davutoğlu için de “Stratejik Derinlik” kitabına atıf yaparak “Davutoğlu, Osmanlı filan, çok derinde kalmış” diyerek gülüyor.
(…)
AKP’nin ve HDP’nin karşılıklı bir “Danışıklı dövüş” havası içinde milleti aldattıklarını söylüyor:
HDP’nin bölücü olduğunu ama bu niyetini demokratiklik maskesi altında sakladığını, AKP’nin bu bölünmeye kapalı kapılar ardında rıza gösterir gibi davrandığını ama bunu gerçekleştirmeye cesaret edemeyeceğini düşünüyor.
(…)
Arkasından medyada oluşan AKP-MHP koalisyonu havasını şöyle açıklıyor:
“AKP, Türkiye’yi bölmek isteyen unsurlarla birlikte hareket etmektedir. Çözüm sürecini savunanlar, çözümü gerçekleştiremeyeceklerini biliyorlar. Bunu savunan bir koalisyon ancak MHP’yi çok güçlendirir. Bunu bildikleri için, MHP’yi müşkül durumda bırakacak, kendi tabanıyla karşı karşıya getirecek ayak oyunları yapılıyor.”
Arkasından çok net olarak “AKP-MHP koalisyonu iddiasının aslı yok. Bazı odaklar bunu kabul ettirebilmek için lobileri harekete geçirdiler” diyor.
TÜSİAD geldiğinde, “Siz çözümden yanasınız. Ekonomik ayağını biz sağlayacağız diyorsunuz. Neden AKP-HDP koalisyonunu desteklemiyorsunuz da MHP’nin de buna katılmasını istiyorsunuz?” dediğini anlatıyor. [8]
***
Geçmişte MHP bir çok konuda AKP’ye stepnelik yaptı mı?
Evet.
Peki o zaman soralım:
Çözüm süreci konusunda CHP’nin yaptığı nedir?
…
Yakın zamanda CHP Milletvekili olan ve Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dahilinde Erdoğan ile görüşen ve Kılıçdaroğlu tarafından CHP Meclis Başkanı adayı gösterilen Baykal’ın yaptığı nedir?
Kemalist manada bir “milli” tavrı MHP’nin göstereceğini beklemek hayalcilik olur. Ümmetçilikten soyutlanmamış “Türklük” algısı, birilerinin bu kavrama “ırki” yaklaşması kadar tahrip edici olur. Belki daha uzun vadede olur ama olur. Çünkü bu zamana kadar hep oldu. MHP seçmeninin önemli bir kısmının AKP’ye “kayabilme” ihtimali de bunun kanıtı değil midir?
Bu duruma “mankurtlaşma” da denebilir tabi.
Öte yandan, MHP’nin koalisyon ihtimaline ateş püskürenler, Kılıçdaroğlu’nun AKP görüşmesi öncesinde “Rövanşist olmayacağız” açıklaması hakkında ne düşünüyor? [9]
***
Kadrolarıyla tamamen bu karşılığı hissettirmese de, Devlet Bahçeli, CHP’nin bazı konularda vermesi gereken tepkiyi veriyor. CHP bu tepkisizliği ile toplumun büyük kesiminde olan hassasiyetlerin sadece bir kesimde olduğu algısına isteyerek ya da istemeyerek katkıda bulunuyor. Tıpkı partinin tüzüğündeki hassasiyetleri savunan insanları “Böyle düşünüyorsanız olmanız gereken yer İP(yeni adıyla Vatan) “ diyerek Kemalizmin toplumdaki karşılığının sanki binde bir olduğu algısını beslediği gibi.
Söylemlerin ne kadar eyleme dönüşeceğini çok kısa zamanda yine göreceğiz. Fakat olaylara partizan ve ideolojik gözlerle baktığımız sürece herkesin kendisine göre “doğru”ları olur. Ve bu doğrular da her yürekte (dikkat ederseniz akılda demiyorum) başka şekilde yoğrulur. Akılcı çıkarımların yapılması söz konusu olamaz.
Çağdaş BAYRAKTAR
27 Haziran 2015
DİPÇE
[1] http://arsiv.taraf.com.tr/haber-chpnin-kurt-politikasi-murat-ozcelike-emanet-163436/
[2] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/130515/CHP_den_HDP_ye_cagri.html
[3] http://www.aydinlikgazete.com/m/mansetler/murat-ozceliki-mykya-tasimak-icin-ikinci-hamle-h53999.html
[4] http://www.haberturk.com/gundem/haber/1088199-mhp-lideri-devlet-bahceliden-secim-sonuclarina-iliskin-ilk-aciklama
[5] http://www.bugun.com.tr/gundem/iste-o-15-madde-haberi/1688758
[6] http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/chpye-hayir-akpye-sartli-evet-864118/
[7] http://www.diken.com.tr/eski-cia-uzmani-grahem-fullerin-2015-ongorusu-erdoganin-gucu-sarsilacak/
[8] http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/307989/Bahceli__Ana_muhalefet.html
[9] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/306995/Rovansist_olmayacagiz.html
Mevcut seçim sistemine inanmıyor ve fazla bir beklentiye girmiyorum. Çünkü meclise gidiş güzergahında gerekli olan şartlar, milletten olan ve milletten yana olmak isteyecek olan kişilerin çok fazla sahip olabileceği şeyler değil.
Ayrıca kurucu ideolojinin ilkelerinin bazı partilere pay edilip de o ilkelerin içinin boşaltılması ve bu vesileyle halktan soyutlanması konusunda da partilerin bilerek ya da bilmeyerek önemli işler yaptığı görülmekte.
Bu şartlar dahilinde parti irdelemesi yapacak olursak;
AKP ve HDP’nin kurucu ideoloji ve rejimin tasfiyesi “proje”sinin doğal müttefikleri olduğunu görürüz.
MHP’nin dönem şartlarında da elle tutulur tek yanı, “the süreç”e karşı durma potansiyelidir.
CHP özü ile Kemalist devrimin partisi olsa da, son hali, Genel Merkezi, PM üyeleri ile birlikte yukarıda bahsettiğimiz “proje”nin üçüncü ayağı rolüne daha rahat soyunabilir. Ki zaten ülkenin bölünmesine yol açacak olan “the süreç” konusunda CHP’nin AKP ve HDP açısından bir farkı yok. Aksine, “the süreç”in mimarlarından olan ve son dönemde AKP’nin bu konudaki attığı adımları yetersiz bulan Murat Özçelik’in prosedür boşluklarından faydalanılarak CHP’ye Genel Başkan Yardımcısı yapılması bunun en somut göstergesi değil midir? [1][2][3]
***
Bir Kemalist olarak belirtmeliyim ki MHP’nin “özüne dönmesi” benim için çok bir anlam ifade etmez. Bir çok konuda eleştirmekle beraber, MHP’nin Devlet Bahçeli dönemindeki çizgisi “ırkçılık”tan daha uzak bir profil çizmekte. Lakin aynı mesafeyi “ümmetçilik” konusunda söyleyemeyiz. Tabi bu tarz “hamleler” yaparken MHP parti tabanını çok daha fazla dikkate almak zorunda. Çünkü -özellikle kırsaldaki seçmeninin- AKP seçmen modeline yakın olması, MHP’nin daha temkinli olmasına yol açıyor. Ki zaten bunun en çok da AKP farkında, o sebeple her seçim öncesinde ortam AKP’nin “milliyetçilik” reklamlarına bulanıyor.
Kemalist değerler üzerine yükselip, hala “Atatürk’ün partisi” vurgusuyla oy almaya çalıştığı yerde en çok CHP’nin eleştirilmesi, daha doğrusu ifşa edilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü mecliste olan hiçbir partinin bu tarz bir iddiası yok.
Bu durumda MHP’den bekleyebileceğimiz tek şey ise, “Türk” kavramının, “Türkiye Cumhuriyeti”nin hedef olduğu yerde CHP’nin yapmadığı milli duruş ve direnişi sergilemektir. Özellikle de “the süreç”e karşı.
Tabi bu durumda da insan sormadan edemez;
“MHP bu karşı duruşu açılım yanlısı Ekmeleddin İhsanoğlu ve Arzu Erdem gibi kişileri vekil yapıp da, Sinan Oğan ve Engin Alan gibi kişileri tasfiye ederek mi yapacak?
***
Bu eleştirileri özellikle belirtme gereği duyuyorum ki, düşüncelerim doğruyu aramaktan ziyade “birilerini aklamak ya da öne çıkarmak” olarak algılanmasın.
İşte bu “ahval ve şerait” içinde yapıldı 7 Haziran 2015 seçimleri. “AKP’nin tek başına iktidar olmaması için HDP barajı geçmeli” algısı, kapımızdan kovsak bacamızdan girdi ve hedefe ulaştı. AKP’nin Doğu bölgesindeki seçmeninin HDP’ye kayması ile beraber CHP seçmeninin bir kısmı da bu algı ile HDP’ye oy verdi. Tabi bu insanlar sanırım bir kez bile şunu sormadı kendisine, sorsa da cevap vermekten kaçındı:
“AKP’den biz neden şikayetçiyiz? Bölücü ve gerici olduğu için, faşizan yönetim sergilediği için. Peki bu konuda HDP AKP’den ne kadar farklı?
Örneğin Altan Tan, Egemen Bağış’tan daha mı “ilerici”?”
Seçimlerde AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı görülünce de koalisyon ihtimalleri konuşulmaya başladı. Bu durumda da yeni bir algı sürüldü piyasaya:
“Halk AKP dışındaki partilere koalisyon mesajı verdi”, “Yüzde 60lık blok”
Bu algı piyasaya sürüldü diyorum, çünkü bunun akılcı bir yanı yok. Siz hiç, -kendiniz de dahil-, “Partime oy vereyim de şu bloğun parçası olsun, şu partilerle koalisyon kursun” diyen seçmen gördünüz mü?
Genel olarak seçmen ne için oy verir bir partiye kendince?
Ya partisi iktidar olsun diye, (iktidar olacağına inandığı için)
ya kendisinin o parti tarafından temsil edildiğini düşündüğü için,
ya bir partinin iktidardan düşmesi için ondan sonra en güçlü olan parti olduğu için.
Ya da devam etmekte olan bir sürece duyduğu rahatsızlığı göstermek için sürece karşı durduğuna inandığı bir partiye.
***
Resmi seçim sonuçları açıklanınca ilk açıklamasını aynı gece yaptı MHP adına Devlet Bahçeli. (8 Haziran 2015)[4]
HDP dışında tüm partilerin “kaybeden” olduğu yerde tüm parti liderlerinin bu gerçeği inkar eden yaklaşımlarını ayrı bir konuda değerlendirmek üzere virgül koyarak koalisyon yaklaşımını anımsarsak; Bahçeli koalisyonun bir uyumluluk gerektirdiğini, MHP’nin kırmızı çizgisinin çözüm süreci karşıtlığı olduğunu, çözüm süreci yaklaşımlarını dolayısıyla da olması gereken koalisyon seçeneklerinin AKP-HDP ve AKP-CHP-HDP olması gerektiğini söylemişti.
Sonrasında da 20 Haziran’da Sözcü Gazetesi yazarlarının sorularını yanıtladı Bahçeli.
Tabi bu süreçte hem birilerinin “eski” ayrımlarının etkisiyle olayları yorumlaması, hem de yaratılan algı operasyonuyla şu mesaj pompalanıyordu:
“MHP uyumsuz, mızmız, oyunbozan, HDP ise uyumlu, yapıcı.”
MHP’nin hassasiyeti, ülkenin bölünmez bütünlüğünü ve rejimini tehdit eden “the süreç” üzerineydi ve bu konuda hassasiyet göstermeyecek olan partilerle masaya oturmanın da bir anlam ifade etmeyeceğini söylüyordu.
HDP ise daha kurnaz davranarak, bir yandan kendisi dışındaki herkesi AKP’nin kucağına itmeye çalışıyor, öte yandan da “herkesle görüşürüz” mesajı veriyordu. Bu mesajı vermesine herkes “olumlu” hatta “esnek” manalar yüklüyordu ama HDP’nin seçim sonuç bildirgesi hiç öyle demiyordu. Çünkü 8 Haziran’da Selahattin Demirtaş’ın “özel teşekkür” ettiği bebek katili için özgürlük istiyordu HDP. [5]
Tam da “Türkiye’li” bir tavırdı bu…
Düşüncelerinden ödün vermeyen, Kandil’e, İmralı’ya sırtını dönmeyen HDP uyumlu, çözüm yanlısı; ülkenin bölünmez bütünlüğünü kırmızı çizgi kabul eden MHP uyumsuz ve çözüme yaklaşmayandı.
Yine 20 Haziran 2015 tarihinde yayınlanan Devlet Bahçeli röportajına dönecek olursak, gazete röportajı şu başlıkla yayınlamıştı:
"CHP’ye “hayır”, AKP’ye şartlı “evet”". [6]
Bu başlık da aynı algının devamıydı. Çünkü CHP’ye hayır demesinin sebebi, daha doğrusu hayır dediği teklif, medya üzerinden yapılan “makam teklifi” idi. Düşünmekte fayda var; bir parti olumsuz baktığı bir duruma medya üzerinden yapılan “makam teklifi” üzerine “evet” dese, nasıl bir profil yaratırdı seçmen üzerinde?
Öte yandan gazetenin AKP için “şartlı” olan “evet” dediği durumdaki şartlar nelerdi?
Çözüm sürecinin durdurulması,
Erdoğan’ın parti üzerindeki ağırlığının çekilmesi,
17-25 Aralık dosyasının yeniden açılmasıydı.
Aynı röportajda Bahçeli’nin de dediği gibi, böyle bir durumda AKP mi kalır? Bu açıklamanın şartlı evet değil, şartlardan ötürü hayır olduğunu kestirmek çok zor değil. Üstelik bu şartlara rağmen MHP’nin yaklaşımından “evet” mesajı çıkaranlar, yine çoğunlukla sorsan Erdoğan bittiğinde AKP’nin dağılacağını düşünen insanlar.
Bu iki açıklama arasında ve sonrasında “AKP-MHP koalisyonu” haberleri çıktı ortaya. Bu haberleri çıkaranlar, yine hükümete yakın olan yayın organları olmasına rağmen, o “yandaş” kesime karşı olan kesimlerce sorgusuz sualsiz “kabul” edildi. Oysa aynı yayın organları değil miydi, kumpas davalarındaki sahte belgelere “gerçek” manalar yükleyen, aydınları ve askerleri mahkemelerden önce yargılayan, hatta infaz eden?
Bu şartlarda AKP’nin doğal müttefiki olan HDP ile ilgili koalisyon ihtimali zorlaşmış durumda. Çünkü AKP çözüm süreci konusunda tavır değişikliğine gidebilir. Yandaş gazetelerin birden “teröristi fark etmesi” dikkatinizi çekmiştir. Fakat bunun sebebi AKP’nin düşünsel değişimi değil, AKP’yi “seçen” güçlerin yine AKP’yi Graham Fuller’in tabiriyle “ufalamak” için HDP’yi öncelikli tercih durumuna getirmiş olduğunu AKP’nin fark etmesinden kaynaklanıyor. (Yine MİT tırlarındaki silah konusunda Erdoğan’ın Aydınlık’ın yaptığı habere çok tepki göstermeyip de o haberden 16 ay sonra aynı haberi yapan Can Dündar’a ateş püskürmesi de Can Dündar’ın muhalefetinin arkasının Erdoğan tarafından bilinmesinden kaynaklanmakta)[7]
Fakat MHP’nin AKP için sunduğu diğer iki şartın varlığı, durumun imkansızlığını gözler önüne seriyor. Çünkü herkes yolsuzluk davasının ucunun kime ulaşacağının farkında. Yine Erdoğan’ın pasif bir duruşu kabul etmeyeceğinin de.
Durum bu olmasına rağmen insanların “AKP-MHP hükümet kuracak, MHP yine stepnelik yapıyor” dediğini gördüğümde, kaynaklarının da yandaş gazeteler olduğunu fark ettiğimde “acaba benim göremediğim bir şeyler mi var” demiştim.
Ancak Emre Kongar’ın Bahçeli görüşmesi ile ilgili 27 Haziran 2015 tarihli gözlemlerini aktardığı yazısındaki bazı kısımlar, durumu ortaya koyuyordu. Yazıdan o kısımları anımsarsak:
“Örneğin Meclis Başkanlığı seçimlerinde AKP’nin tavrı sorulduğunda, bu kez bıyık altından gülümseyerek, “AKP’nin tavrı olmaz, Recep Tayyip Erdoğan’ın emri olur!” yanıtını veriyor.
Dış politika ve Davutoğlu konusunda verdiği yanıtlar da kısa ve kesin:
IŞİD’e, Sünni İslam adına destek verenler için: “Kafa kesen Müslüman olur mu?” diyor.
Davutoğlu için de “Stratejik Derinlik” kitabına atıf yaparak “Davutoğlu, Osmanlı filan, çok derinde kalmış” diyerek gülüyor.
(…)
AKP’nin ve HDP’nin karşılıklı bir “Danışıklı dövüş” havası içinde milleti aldattıklarını söylüyor:
HDP’nin bölücü olduğunu ama bu niyetini demokratiklik maskesi altında sakladığını, AKP’nin bu bölünmeye kapalı kapılar ardında rıza gösterir gibi davrandığını ama bunu gerçekleştirmeye cesaret edemeyeceğini düşünüyor.
(…)
Arkasından medyada oluşan AKP-MHP koalisyonu havasını şöyle açıklıyor:
“AKP, Türkiye’yi bölmek isteyen unsurlarla birlikte hareket etmektedir. Çözüm sürecini savunanlar, çözümü gerçekleştiremeyeceklerini biliyorlar. Bunu savunan bir koalisyon ancak MHP’yi çok güçlendirir. Bunu bildikleri için, MHP’yi müşkül durumda bırakacak, kendi tabanıyla karşı karşıya getirecek ayak oyunları yapılıyor.”
Arkasından çok net olarak “AKP-MHP koalisyonu iddiasının aslı yok. Bazı odaklar bunu kabul ettirebilmek için lobileri harekete geçirdiler” diyor.
TÜSİAD geldiğinde, “Siz çözümden yanasınız. Ekonomik ayağını biz sağlayacağız diyorsunuz. Neden AKP-HDP koalisyonunu desteklemiyorsunuz da MHP’nin de buna katılmasını istiyorsunuz?” dediğini anlatıyor. [8]
***
Geçmişte MHP bir çok konuda AKP’ye stepnelik yaptı mı?
Evet.
Peki o zaman soralım:
Çözüm süreci konusunda CHP’nin yaptığı nedir?
…
Yakın zamanda CHP Milletvekili olan ve Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dahilinde Erdoğan ile görüşen ve Kılıçdaroğlu tarafından CHP Meclis Başkanı adayı gösterilen Baykal’ın yaptığı nedir?
Kemalist manada bir “milli” tavrı MHP’nin göstereceğini beklemek hayalcilik olur. Ümmetçilikten soyutlanmamış “Türklük” algısı, birilerinin bu kavrama “ırki” yaklaşması kadar tahrip edici olur. Belki daha uzun vadede olur ama olur. Çünkü bu zamana kadar hep oldu. MHP seçmeninin önemli bir kısmının AKP’ye “kayabilme” ihtimali de bunun kanıtı değil midir?
Bu duruma “mankurtlaşma” da denebilir tabi.
Öte yandan, MHP’nin koalisyon ihtimaline ateş püskürenler, Kılıçdaroğlu’nun AKP görüşmesi öncesinde “Rövanşist olmayacağız” açıklaması hakkında ne düşünüyor? [9]
***
Kadrolarıyla tamamen bu karşılığı hissettirmese de, Devlet Bahçeli, CHP’nin bazı konularda vermesi gereken tepkiyi veriyor. CHP bu tepkisizliği ile toplumun büyük kesiminde olan hassasiyetlerin sadece bir kesimde olduğu algısına isteyerek ya da istemeyerek katkıda bulunuyor. Tıpkı partinin tüzüğündeki hassasiyetleri savunan insanları “Böyle düşünüyorsanız olmanız gereken yer İP(yeni adıyla Vatan) “ diyerek Kemalizmin toplumdaki karşılığının sanki binde bir olduğu algısını beslediği gibi.
Söylemlerin ne kadar eyleme dönüşeceğini çok kısa zamanda yine göreceğiz. Fakat olaylara partizan ve ideolojik gözlerle baktığımız sürece herkesin kendisine göre “doğru”ları olur. Ve bu doğrular da her yürekte (dikkat ederseniz akılda demiyorum) başka şekilde yoğrulur. Akılcı çıkarımların yapılması söz konusu olamaz.
Çağdaş BAYRAKTAR
27 Haziran 2015
DİPÇE
[1] http://arsiv.taraf.com.tr/haber-chpnin-kurt-politikasi-murat-ozcelike-emanet-163436/
[2] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/130515/CHP_den_HDP_ye_cagri.html
[3] http://www.aydinlikgazete.com/m/mansetler/murat-ozceliki-mykya-tasimak-icin-ikinci-hamle-h53999.html
[4] http://www.haberturk.com/gundem/haber/1088199-mhp-lideri-devlet-bahceliden-secim-sonuclarina-iliskin-ilk-aciklama
[5] http://www.bugun.com.tr/gundem/iste-o-15-madde-haberi/1688758
[6] http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/chpye-hayir-akpye-sartli-evet-864118/
[7] http://www.diken.com.tr/eski-cia-uzmani-grahem-fullerin-2015-ongorusu-erdoganin-gucu-sarsilacak/
[8] http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/307989/Bahceli__Ana_muhalefet.html
[9] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/306995/Rovansist_olmayacagiz.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder