Önceki yazılarda, meclise giren tüm partilerin -ufak pürüzler dışında- sistemin istediği kıvama geldiğini belirtmiştik.
Sistem, hepsi kendinden olan tercihlerin koalisyonunda toplumda en az tepki alacak olan koalisyonu isteyecektir.
HDP'nin bir yandan cicileştirilmesi, AKP'yi yıkmak için "kurtarıcı" olarak lanse edilmesi, tepki çekmemek adına AKP-HDP koalisyonunu kısa süreli erteleyecektir.
Öte yandan da AKP, HDP ile artık daha temkinli bir ilişkiye girecektir. Çünkü nasıl ki Can Dündar parlatılması ve "muhalefeti", RTE'ye Can Dündar aracılığıyla "kapsamlı" bir uyarı niteliği taşıyorsa, AKP, kendisini yükselten güçlerin şimdi de kendisini dizginlemek, "ufalamak" için HDP'yi yükselttiğinin farkında.
Bu süreçte meclis partileri içinde sistemin en rahatsız olduğu parti seçmeni CHP seçmeni gibi gözüküyor. Çünkü bu seçmen kitlesi daha eleştirel kitleleri barındırıyor içinde.
Bu sebeple sistemin, toplumsal tepkiyi en aza indirgerken öncelikli kontrol altına almak istediği parti CHP.
***
AKP-HDP ihtimalinin şu an için ertelenmesindeki iki sebep:
1- Seçim sürecindeki "AKP karşıtı HDP" algısı yaratılması
2- HDP'nin son dönemde AKP'nin infazı için belirli yabancı kesimlerce destekleniyor olması.
***
Kemal Derviş üzerinden AKP-CHP koalisyon iddiaları ortaya atıldı. İşte bahsettiğimiz seçmenin tepkisi yüksek olunca Derviş kıvırdı, koalisyon önermek haddime değil tarzı cümleler kurdu.
...
Emperyalizmin bu süreçte olmazsa olmazı, "açılım süreci"nin devam etmesi.
Çünkü bu sürecin yarattığı ayrışma tam da onların beklentilerini karşılamakta.
HDP bu açıdan da rahat.
Nasıl ki 80 darbesinde "siyasal islamcılar", "biz içeriye alındık ama bizim düşüncelerimiz söz sahibi" oldu dedilerse, aynı durum HDP için de geçerli.
CHP Genel Merkezi ve vekil listeleri şu an emperyalizmin emrine amade.
Açılımın yancısı olan CHP, bir sonraki adım olan Ermeni açılımının da yancısı olacaktır.
Bunu görmek için, CHP'nin İstanbul vekillerinin geneline bakanlar, CHP'nin İstanbul değil de Konstantinopolis vekilleri seçtiğini görürler.
Ermeni açılımı olmak zorunda mı?
Evet, ilk fırsatta.
Çünkü Osmanlı'nın parçalanması sürecinde Sevr'in hayata geçirilememesi, iki projeyi "erteletti":
Büyük Kürdistan (*)
Büyük Ermenistan.
***
CHP seçmeninin Atatürk sevgisi, nasıl AKP ile koalisyon için en büyük engelse,
MHP tabanının milli hassasiyeti de çözüm süreci önünde en büyük engel.
İşte tam da bu noktada değerlendirmeli, 13 Haziran 2015'te ABD heyetinin MHP Genel Merkezi'ni ziyaret etmesini.
***
AKP, an itibariyle HDP'ye çözüm sürecine ya da ülkenin bölünmesine karşı olduğu için karşı değil,
HDP'ye dış güçler tarafından yüklenen "yeni görev"den ötürü karşı.
CHP heyeti, koalisyon içinde yer alarak kendi seçim yenilgisini örtmek için her şeye açık.
HDP, bir çok konuda en uzlaşmaz parti olduğunu seçim sonuç bildirgesinde gösterse de, ne şekilde olursa olsun koalisyonun kendi düşüncelerine hizmet edeceğini bildiğinden ötürü "tekliflere açık"mış gibi bir hava yaratmakta.
Çözüm süreci konusunda direnci kırılacak olsa, AKP'ye en uygun koalisyon adayı MHP. kendisinden olmadan kendisine oy veren - böylece baraj geçen- seçmen tepkisi olmasa HDP, kendi seçmeninin tepkisinden korkmasa ilk günden "evet" diyecek olansa CHP.
***
Ulusal çıkarları savunanlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar mecliste azınlıkta.
TBMM, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar ulusun çıkarlarının karşısında.
Türk Ulusu, mecliste azınlıkta bile değil.
Bu 3 hususu aklımızdan bir an bile çıkarmamalı, hesap kitap yaparken.
Ulu Önder'e, NUTUK'a kulak vermekte fayda var:
"Millet, tarihin, ancak devletlerin yıkılış ve çöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaydettiği çok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu. Böyle anlarda, talih ve kaderini doğrudan doğruya kendi eline almakta gaflet gösteren milletlerin, gelecekleri karanlık ve felâketlerle doludur.
Türk milleti bu gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu kavrayış sonucuydu ki, kurtuluş ümidi vaadeden her samimî işarete koşmaktaydı. Ancak, bir toplumun, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisinden bir günde, bir yılda kurtulup serbest kalabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir.
Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiği kadar, bağlı bulundukları millete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler.”
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
15 Haziran 2015
(*) Büyük Kürdistan teorisi, Irak, İran, Suriye ve Türkiye'den ayrılacak dört parçanın birleşiminden oluşmakta. Emperyalizm illa ki bu 4 parçanın birleşmesini istemeyecektir. Ama bu dört parçanın kendisi için bu ülkelerdeki en "sadık" ve en "doğal" tercih olduğunun farkında. O yüzden birleştirmese de birleşecekmiş gibi desteklemeye, faydalanmaya devam edecektir, ediyor da hali hazırda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder