10 Haziran 2015 Çarşamba

DÜŞÜNCESİZLİK HAKKI (!) - Ahmet Taner Kışlalı / ( VE SONRASI) - Çağdaş Bayraktar



DÜŞÜNCESİZLİK HAKKI (!)
Geçen yıl İzmir'de yapılan bir toplantıdaydı. Konuşmacılardan birisi sözlerine şöyle başladı:
"- Atatürk ne yaptıysa, şimdi de Abdullah Öcalan onu yapıyor..."
İstanbul'da üniversite hocalarından birisi, dersinde şöyle demişti:
" - Atatürk bilmem hangi paşayı yollayıp Kürtleri kestirdi..."
İki ismin de ortak yanları çoktu.

İkisi de aynı gazetede köşe yazarıydılar. İkisi de, bir zamanlar Özal'ın yönettiği bir açık oturumda, rahmetlinin sağında ve solunda oturmuşlardı. İkisi de Özal'ın müritlerinden, tanınmış numaracı cumhuriyetçilerindendiler.
Üniversitede ders veren, SHP'li Kültür Bakanı'na "başdanışman"lık bile yapmıştı. O sanı ile TV'de Uğur Mumcu'nun karşısına çıkıp, Atatürk'ün 30bin kişiyi astırdığını bile söylemişti.
Yüzü bile kızarmadan... En ufak bir sıkıntı bile duymadan...

***

Mehdi Zana, Diyarbakır'ın eski belediye başkanı.

PKK eylemlerini "milli kurtuluş mücadelesi" olarak nitelendirdiği için mahkum oldu. Ve bu karara karşı, "düşünce ve anlatım özgürlüğü"nü zedelediği savıyla, uluslararası insan hakları kuruluşlarına başvurdu.
Başvurusunu geçen yıl Avrupa İnsan Hakları Komisyonu geri çevirdi... Geçenlerde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.
Gerekçe?
Komisyon bunu şöyle açıklıyor:
"Komisyon, anlatım özgürlüğünün mutlak olmadığını hatırlatır... Düşünce ve anlatım özgürlüğü, görev ve sorumluluklar içerir. Yetkili makamlarca terörizme karşı sürdürülen amansız mücadele, demokratik bir toplumda son derece önemlidir."
Ve ekliyor:
"Böyle bir toplumda, siyasal amaçlı şiddet, toplum yaşamına ve güvenliğine sürekli bir tehlike oluşturuyorsa ve bu şiddet yanlıları basın aracılığıyla desteklerini belirtiyorlarsa; anlatım özgürlüğüne olan hak ile toplumun, demokratik rejimi yıkma gizli ve açık amacı güden silahlı grupların eylemlerine karşı korunması meşru hakkı arasında doğru bir dengenin sağlanması şarttır."
Sonuç?
"Düşünce ve anlatım özgürlüğüne yargı makamlarının kısıtlayıcı uygulamalarıyla yapılan müdahale, mutlak bir toplumsal gereksinmeyi karşılamaktadır."
Prof. Anthony Birch, etnik sorunların çözümü üzerine araştırmalar yapan bir uzman. Şöyle diyor:
"Kuzey İrlanda'da Katolik ve Protestanların ayrı okullarının olması, öğrencilerin birbirlerine karşı sosyalleşmesi sonucunu doğurmuş ve iki etnik grubu uzlaştırmak olanaksızlaşmıştır. Her grubun etnik bilinçle kendi içine kapanması, özellikle Katoliklere zarar vermiştir. Katolik- İrlanda kimliğine dönük derslerin fazlalılığı, çağdaş bilimlerin öğrenilmesine gereken zamanı azaltmıştır. Şimdi bu kimlik dersleri azaltılmaktadır."
Kuzey İrlanda'da "azınlık" olan Katolikler... Ve bu uygulamada asıl zarar görenler de onlar...

"Aynı dil" ile eğitim yapıldığı halde, "ayrı eğitim" sorunu çözmüyor. Tersine, daha da derinleştiriyor...(Bir bakıma, imam-hatip okulları örneğini de çağrıştırmıyor mu?)
Peki -bir zamanlar- Özal'ın "tartışalım" dediği- federasyon sorunu çözer mi?
Yanıt aynı ölçüde açık:
"Federasyon gibi sistemler, iktisadın yeterince gelişmemiş yörelerin kalkınmasını daha da zorlaştırmaktadır. Çünkü böyle sistemlerde merkezden buralara kaynak aktarılması zorlaşmaktadır."
***
Atatürk'le Apo'yu aynı kefeye koyanlar...
PKK'nın kanlı eylemlerine alkış tutanlar...
"Kültürel özerkliğin" çözüm olduğunu savunanlar...
Federasyonu tartışmaya açmak isteyenler...
İşte "insan hakları"!.. İşte dünya gerçekleri!..
Ve işte "manzara-i umumiye"!..
"Tek yurt, tek bayrak, tek resmi dil" diyebiliyor musunuz?
Eğer diyorsanız, gelin her şeyi tartışalım.. Her şeyi!
Ahmet Taner Kışlalı - Cumhuriyet / 5 Aralık 1997.
****
VE SONRASI
Ahmet Taner Kışlalı, bu yazıyı yazdıktan yaklaşık 2 sene sonra öldürüldü.

Tarih 10 Haziran 2015.

Kışlalı hocamız bu yazıyı yazalı 18, aramızdan bombalı bir saldırı sonucu ayrılalı 16 yıl oldu.

Yazının anlattıklarını sorgulamak için gayet yeterli bir zaman.

Peki o zaman ne oldu?

O dönem Özal'ın baş köşesinde olanlar, sonrasında başka "yaşam formlarında" Erdoğan'ın yanında olmadılar mı?

Dün Erdoğan'ın yanından "the süreç" yönetip de Atatürk nefretini kusanlar, şimdi Demirtaş'ın etrafında rüzgar gülü gibi dönmüyor mu?
Dün Erdoğan'ın dündarlığını yapanlar, bugün yine başka bir koltuk etrafından "Can" vermiyor mu olan-bitene!

PKK değişti, silah bıraktı diyebilen var mı aranızda?
Eğer PKK değişmediyse ne değişti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi?

Avrupa İnsan Hakları Komisyonu?

***
"Siyasal amaçlı şiddet, toplum yaşamına ve güvenliğine sürekli bir tehlike oluşturuyorsa ve bu şiddet yanlıları basın aracılığıyla desteklerini belirtiyorlarsa.."

Savaş baltalarını gömme gereği bile duymadan sadece "emniyete" alanlar şimdi nasıl pazarlanıyor topluma?

Peki bu pazarlamanın "basın aracıları" kimler; neredeyse tüm ana akım medya!
Kimin talebini reddetmişti Avrupa, mahkemede?

Mehdi Zana.
Hiç sorun değil, şimdi eşi yeniden vekil, sorsan halkların demokrasisi adına!

SHP mi?
Yerinde yerler esiyor.
Belki de zamanında "DEP" açılımının bedelini ödüyor!

SHP yerinde CHP var. Fakat değişen bir şey yok. Birisinin Kültür Bakanı'nın "başdanışman"ı, diğerinin de Genel Başkan Yardımcıları aynı telden çalıyor!

Aynı dilde eğitimin ayrı yerde yapılmasının yarattığı zemin değil midir, son 10 yılın kutuplaşması?

Kaç kere eğitimdeki eksikliğini dile getirmiştir Demirtaş, Fizik'in, Kimya'nın ve bu gibi bilim dallarının?

***

Yine dillerde ayrılıkçı yaklaşımlar.

Yine federasyon, özerk yönetim sesleri..

Dayatılan ve uygulamaya çalışılan aynı olduktan sonra,
farkı var mı gidenin, gelenin?

13 yıl önce çıkarılmayan ceketi çıkarmış gibi göster(t)enler,
bugün "ceketi çıkartmana bile gerek yok" demekteler.

***
O cephede -unutulanlar dışında- değişen yok.
Bu "yıkıcı tavır"a karşı, bizim tavrımız da aynı Ahmet Taner Kışlalı hocamız gibi,
doğru olandan ödün vermek yok:

"Tek yurt, tek bayrak, tek resmi dil" diyebiliyor musunuz?
Eğer diyorsanız, gelin her şeyi tartışalım.. Her şeyi!"

ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
10 Haziran 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder