Hain, eli kanlı terör örgütü PKK'nın "tuzakladığı" EYP'nin patlaması sonucu bir asker eşi olay yerinde, askerimizin 11 aylık bebeği de kaldırıldığı hastanede şehit oldu.
Peki işgal altındaki Cumhuriyet gazetesi bunu nasıl gördü?
"Sivil aracın geçişi sırasında patlama: Asker eşi öldü, bebeği ağır yaralı." [1]
Sadece patlama.
Nasıl bir patlama, kim tarafından gerçekleştirilmiş bir patlama, bunların hiçbirisi yok!
Sanki hain terör örgütü pusu kurmamış da tüp patlamış! Görülmez kaza işte(!)
Bunun adı, terör örgütüne yardım ve yataklık etmektir.
Bunun adı, terör örgütünün gönüllü "Halkla ilişkiler departmanlığına" soyunmaktır.
Gazetede hukuki süreç tamamlanmak üzere. Gazeteyi işgal eden zihniyetin vakıf seçimleri sırasında usulsüzlük yaptığı Yargıtay tarafından da onaylandı.
Bu pervasızlık, cesaret biraz da bundan kaynaklanıyor.
İstedikleri gibi kullanırlar, sömürürler, gazete hedef olursa da başka bir yerden aynı propagandayı yapmaya devam ederler.
Çünkü gazetenin varlığı da kurumsal kimliği de onların umurlarında değil!
Tek eksikleri, Atatürk'ün adını koyduğu gazeteden bunları yapmanın hazzını yaşamak olur. Bu hazdan mahrum kalır işgalci zihniyet.
Onlar için giderayak ne yaparlarsa, ne koparırlarsa kâr!
Gazetede bunlar olurken bu aleni terör örgütü güzellenmesi, korunması ve kollanması yapılırken, bir Cumhuriyet yazarının bu duruma sessiz kalması, tepki göstermemesi kabul edilebilir mi?
Yarın devran döndüğünde ihaneti yapanlar kadar ihanete ses çıkarmayanlar, tepki göstermeyenleri de unutmayacağız, hatırlatacağız ve herkesi kafamızda buna göre konumlandıracağız.
Dede Korkut der ki: "Kahpe içeriden olursa kapı kilit tutmaz oğul."
Teşbihte hata olmaz derler.
O yüzden biz de diyoruz ki:
Çok yakındır, o "içerideki" kahpenin kapı dışarı edilmesi, o kilidin de aynı eski Cumhuriyet'te olduğu gibi sağlamlaşması.
Ulusumuzun başı sağ olsun.
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
31 TEMMUZ 2018
(Patlama sırasında ağır yaralanan 11 aylık bebek de hastanede şehit düştü.)
DİPÇE
haberde belki eksiklik var ama sizin yorumlarınız daha problemli.
YanıtlaSilufak bir eksiklik nedeniyle bu kadar haksız ithamlarda bulunduğunuzu düşünüyorum.
burada belki kötü niyet olmayabilir, belki gerçekten bir eksik aktarım olmuş olamaz mı?