GÖZLEM...
Muharrem İnce, 24 Haziran'da yarattığı yıkıma rağmen kendisine ciddi bir destek olduğunun farkında. Bunun sosyal medya ayağının partizan olmayan genç kadro ağırlıklı olduğunun da farkında. Ve birçok kişinin onu mevcut CHP yönetiminden farklı, soyut gördüğünün de farkında.
Bu sebeple kafasında CB olmak varsa bunun CHP'den soyutlanarak yapması gerektiğini de görüyordur. 24 Haziran sonrası ilk eğilimleri de bu şekilde.(Böyle bir hedefi varsa bunu etnikçi ve liberal tayfaya net tavır koyup daha milli bir söylem ve tavırla yapması gerektiğiyle de yüzleşmek zorunda. Belki de yüzleşmeye başlamıştır bile.)
AKP için en büyük tehdit, CHP kıskacı üzerinden bir kişiyi hedef yapamamak.(Meral Akşener'den çekinmelerinin, yok saymaya çalışmalarının temel sebebi de buydu. Akşener CHP'nin adayı olsa bile bu sorun olmayacaktı.)
İnce, CHP'den daha soyut bir yol yürüyecek hava yarattığından beri önce AKP parti sözcüsü Mahir Ünal "İnce CHP'nin doğal lideridir" dedi, Kılıçdaroğlu, "İl Başkanları İnce'yi karşılasın" dedi, bugün de Süleyman Soylu aynı "İl Başkanlarını" hedef aldı.
Ülke siyasetinde kavganın AKP-YCHP ekseninde devam etmesi, hem AKP hem YCHP için var olabilme meselesi demek. O yüzden kimsenin bu denklemin dışına çıkmasını istemiyorlar.
Ve net bir şekilde görülüyor ki İnce de bu kavganın içinde isteniyor, içine çekilmeye çalışılıyor.
Muharrem İnce'den bağımsız olarak bu durum, AKP-YCHP arasındaki bağı ve ilişkiyi, uyumu görmek açısından önemli.
Ve temel sorulardan birisi de şu:
Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu YCHP'sinin AKP ile işbirliği içinde kendisine kılıç çektiğinin farkına varmıştır. Peki bu kılıç çekme işleminde YCHP'nin aynı zamanda emperyalizm anlamına geldiğinin ve anti emperyalist bir tavır göstermezse tamamen yok olacağının ne kadar farkında?
YANITSIZ SORULAR...
Yukarıda Muharrem İnce'nin 24 Haziran sonrasına dair gözlemlerimizi paylaştık. Ama 24 Haziran sonrasının sağlıklı değerlendirilebilmesi ve İnce'nin güven yaratabilmesi için bazı soruların yanıt bulması hayati önem taşımakta.
O yüzden kaseti biraz geri sarıp 24 Haziran'a dönelim.
...
Yukarıda Muharrem İnce'nin 24 Haziran sonrasına dair gözlemlerimizi paylaştık. Ama 24 Haziran sonrasının sağlıklı değerlendirilebilmesi ve İnce'nin güven yaratabilmesi için bazı soruların yanıt bulması hayati önem taşımakta.
O yüzden kaseti biraz geri sarıp 24 Haziran'a dönelim.
...
Muharrem İnce'nin mitinglerde söylediği en iddialı sözlerden birisi, "Neymiş, Erdoğan yenilirse görevi bırakmazmış. Siz oylara sahip çıkın, gerisini bana bırakın." cümlesiydi.
Seçim günü de herkesi önce sandıklara, sonra il-ilçe seçim kurullarına yönlendirdi, kendisinin de YSK'ye çok yakın bir yerde olacağını söyledi. Ayrıca avukatlara da kendisinden haber beklemelerini söyledi.
Sonra ne oldu?
Cumhuriyet tarihinin en şaibeli seçimlerinden birisi gerçekleşirken oylara sahip çıkma konusundan en iddialı söylemlerin sahibi Muharrem İnce ve Meral Akşener ortadan kayboldu. İnsanlar, Muharrem İnce'nin şaibeli sonuçları kabullenişini o gece gazeteci İsmail Küçükkaya'ya "Adam kazandı" mesajı atmasıyla öğrendi.
Doğal olarak bu garip durum birçok iddiayı ve komplo teorisini beraberinde getirdi.
Fakat Muharrem İnce tüm iddiaları defalarca reddettiği gibi bu iddiaları ortaya atanı da bunlara inananları da "Şizofren" ilan etti.
O halde sormak lazım:
Madem o gece hiçbir garip durum olmadı. Çağrı yaptığınız milyonlar sandıkları korurken siz neredeydiniz?
Neden halen o gece İsmail Küçükkaya'ya mesaj atmanızı yanlış bulduğunuzu belirtip özür diliyor ama o gece ortada olmamanızla ilgili somut bir açıklama yapmıyorsunuz?
Hem Canan Kaftancıoğlu hem Bülent Tezcan hem de başta Şaban Sevinç olmak üzere Halk Tv yayıncıları sonuçların AA'nın açıkladığından farklı olduğunu, seçimin ikinci tura kaldığını söyledi.
Sonra aynı kişiler tamamen zıt bir tavır ile AA ile seçim sonuçlarının örtüştüğü söylediler.
Seçimlerde kayda değer bir hile yapıldı mı yapılmadı mı?
Eğer yapılmadıysa bile o zaman siz yukarıdaki kişilerin manipülasyonuna maruz kalıp yanlış yönlendirildiniz. Bu durumda belki de bu kişilerin sözleri ile insanları sokaklara çağırsaydınız şayet seçimde hile yoksa ya da sonucu değiştirecek hile yoksa kazanmadığı seçim sonuçları ile halkı birbirine düşüren siyasetçi pozisyonuna geçecektiniz.
Buna rağmen İsmail Küçükkaya'yı bile hedef yaparken, hem kitleyi hem sizi yanlış yönlendiren bu kişilere dair neden en ufak bir açıklamanız yok?
Eğer siz, başka sonuçlar açıklayan bu kişilere en ufak bir tepki vermezseniz...
Ya sonucu değiştirecek bir hile yapıldı ve buna rağmen siz durumu kabul ediyorsunuz demektir...
Ya da sonucu etkileyecek hile yapılmadı ama siz, sizi tuzağa çekmeye çalışan parti ve kanal yetkililerine tepki vermiyorsunuz demektir.
"Seçim sonuçlarını kabul ediyorum." diye tuhaf bir cümle kullandınız. Böyle bir cümle çok rahat biçimde gerçekten farklı bir sonucun olduğu, bu sonucun size dayatıldığı, sizin de kabul etmek ya da etmemek seçeneklerinden "kabul etmeyi" tercih ettiğiniz anlamına gelmez mi?
Evet...
Halkın önemli bir kısmında umut oldunuz. Seçim öncesi temponuz ve enerjiniz takdire şayan.
Büyük bir kısımda soru işareti yaratmış olsanız da yine azımsanmayacak bir kesim sizin arkanızda.
Fakat o gece ile ilgili bazı iddiaları yalanlarken o geceye dair olanları ve bazı kişilerin tavırlarının, açıklamalarının sebebini açıklamadığınız yerde...
Aday olacağınız bir sonraki seçimde yine büyük bir rüzgar yaratsanız da, seçim gecesi ortadan kaybolmayacağınızın garantisi var mı?
Ve de insanları oy kullanmaya ve sandıklara sahip çıkmaya, kendinizin de o gece YSK'de gerekli mücadeleyi vereceğinize nasıl ikna edeceksiniz?
Evet, insanımız siyasi manada balık hafızalıdır.
Ama unutuldu sanılan bu durum, ilk kritik anda nükseder ve size güvensizlik olarak döner bilesiniz.
Ayrıca...
CHP ya da siz, kendi partinizin ya da ekibinizin elindeki "sonucu değiştirmeyecek ölçüde hile yapılmış" sonuçları neden açıklamıyorsunuz?
Oluşan ve bir kısmını kendisinin yarattığı soru işaretlerini giderme kaygısı duymayan bir siyasetçi, toplumda sarstığı güveni nasıl yeniden inşa edecek? (Sorgusuzca ve gerçeklerle yüzleşmeden kaçınır halde kendisini destekleyecek kitleyi kastetmiyorum.)
Tüm soru işaretlerine rağmen sorgulamadan, irdelemeden Muharrem İnce'ye destek verenler de kendilerine sormalı:
İnce, heyecan yarattı mı?
Evet.
Kılıçdaroğlu'ndan kıyaslanmayacak kadar başarılı mı?
Evet.
Hitabeti, enerjisi ve "sahne performansı" iyi mi?
Çok iyi.
Peki, yarın yeniden bir seçim olduğunda... Muharrem İnce de yine destekledikleri aday olduğunda... O gece Muharrem İnce bir daha kaybolmaz, güvenimizi sarsmaz, hiçbir sonuca boyun eğmez ve hakkımız savunur...
Diyebiliyor musunuz, diyemiyor musunuz?
Eğer diyemiyorsanız... Ve Muharrem İnce'ye yarattığı kaygı konusunda tatmin edici yanıt verdirmeye zorlamıyorsanız...
Bundan sonraki aşamada bu gerçeği görmezden gelip, bu güven ve samimiyet sorununu çözmeden bu kişiyi desteklemek, yeni bir seçimde daha büyük bir yıkımı inşa etmek değil mi?
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
29 HAZİRAN 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder