25 Ağustos 2018 Cumartesi

AYRILIKÇI MUHALEFET İSTİYOR BİR GÖZ, SİYASİ İKTİDAR VERİYOR İKİ GÖZ - ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR


En başından söyleyelim, PKK bir terör örgütüdür, HDP de onun vitrinidir. PKK'dan ayrı bir yapı olmadığı gibi böyle bir isteği de yoktur, aksine bu durumdan memnun olduğunu belirten açıklamaları ve tavırları da ortadadır.

Türkiye'de terörle ilişkisi olan, teröre yardım ve yataklık suçunu işleyen kim varsa derhal hukuki işlem yapılmalıdır.

Fakat hukuki anlamda haklı olduğun yerde hukuk dışı davranmak, şiddete başvurmak sadece suçluya meşru zemin ve mağduriyet alanı açar.

Cumartesi anneleri meselesinde de olan budur.

Oradaki hiçkimse ile asla aynı görüşte olduğumu düşünmüyorum.

Ayrıca "Cumartesi Anneleri"nin kayıp çocuklarının azımsanmayacak bir kısmının da "Örgüt içi infaz" kapsamında PKK tarafından öldürüldüğünü ya da alıkonulduğunu düşünüyorum.

Eğer o anneler ve kitle içerisinde terör örgütü ile ilişkisi olan, suç işleyen insanlar varsa derhal işlem yapılmalı.

(Tabii o anneler içinde terör örgütü ile ilişkisi ve gönül bağı olmayanlar da bu eylemin terör örgütü propagandasına dönüşmesine karşı çıkmalı(ydı).)

Şeffaf biçimde.
Ama bunun yerine hem AKP'nin kendi militan kitlesini daha diri tutacak hem de HDPKK kanadına istediği "mağduriyet alanı"nı verecek şiddet unsuru tercih edilmekte.

PKK'nın ve onun "iyi polisi"ni bile oynayamayan uzantısı HDP'nin bu tarz sert müdahalelerden rahatsız olduğunu düşünmek için Plüton'da falan yaşamak gerekiyor.

Bu cümleyi garipseyenler için bir örnek ile anlatayım...

Hakim bir abim anlattı:

"Çağdaş, terör ile ilgili davalara da biz bakıyoruz. Ve o davaların neredeyse tamamını takip eden Sezgin Tanrıkulu ve bazı HDP vekilleri var. Bir de Almanların ağırlıkta olduğu yabancı kişiler.
Gençlerin karıştığı bir eylemde tutukluluk halinin devam etmesini gerektirecek durum olmayınca tutuksuz yargılama kararı verdik, hukuk çerçevesinde ve doğal olarak. Ve o vekiller aksi yönde bir karara kendilerini o kadar hazırlamışlardı ki, biz tahliye kararı verince yüzleri düştü, hayal kırıklığına uğradılar."

***

Eğer elinde hukuki güç varsa ve hukuken haklı olduğun konuda hukuk dışı bir tavır takınıyorsan, ya sosyolojik durumu göremeyecek kadar gözün dönmüştür...

Ya da sosyolojiyi çok iyi bildiğinden, derdin şiddet üzerinden hem kendi kitleni hem de karşı kitleyi diri tutmak, bu vesileyle de kendi yerini sağlamlaştırmaktır, "Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek" suçunu alenen işleme pahasına.

Yıllardır yaşadığımız gelişmeler, birilerinin sosyoloji bilmemek bir yana, sosyolojiyi silah olarak kullanabilecek kadar iyi bildiğini gösteriyor, kendi yerlerini sağlamlaştırmak için, toplumsal ayrışmayı körükleyerek.

***

Türkiye bir dükkansa bu bizim dükkanımız. Dükkana giren ve etrafı dağıtan file de, o file meşru saldırı hakkı verecek gayri hukuki duruma da sessiz kalamayız.

Bizim, siyasi iraden de, siyasi iradenin belirlediği ve siyasi iradenin Cumhuriyet kazanımları karşıtlığı konusunda doğal müttefiki olan sahte muhalif kesimden de, muhalif kesimi bahane ederek siyasi iradeye eklemlenen sözde muhalif, sözde Atatürkçü kesimden de farkımız bu.

Kalbe değil, akla hitap etmek. Bazen kalbimize ve gönlümüzden geçenlere rağmen.

Ve yazının sonunda; Cumartesi Anneleri meselesinde de görüldüğü gibi, terör örgütü tarafından kullanılan bir eylemde, eylemin içindeki hukuksuzluktan bahsederken terör örgütüne net bir şekilde tavır koymamanın da terör örgütü propagandasına destek vermek anlamına geleceğini belirtmekte, vurgulamakta fayda var.

İŞGAL ALTINDAKİ CUMHURİYET VE UYGULAMALI ÖRNEK

Yazının sonunda "
Cumartesi Anneleri meselesinde de görüldüğü gibi, terör örgütü tarafından kullanılan bir eylemde, eylemin içindeki hukuksuzluktan bahsederken terör örgütüne net bir şekilde tavır koymamanın da terör örgütü propagandasına destek vermek anlamına geleceğini belirtmekte, vurgulamakta fayda var." demiş ve yazıyı sonlandırmayı düşünmüştüm.
Fakat, yönetimi gayri hukuki biçimde işgal altında olan Cumhuriyet gazetesinin bugünkü(25.08.2018) manşeti de bu bahsettiğim durumun uygulamalı örneği olmuş. Bu yüzden o manşeti de yazıda paylaşmakta fayda var.

Tabii işin içinde HDP-PKK'ya gereken tavrı koyamamak da olduğundan, birileri bu duruma da Ahmet Altan'ın gazetede yazması kadar tepki gösterir mi, bilinmez... Göreceğiz...
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
25 AĞUSTOS 2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder