Kendi yazılarımızda da defalarca belirttik ve belgeledik, Cumhuriyet gazetesinin mevcut ve gayri hukuki yönetiminin terörle mücadelede Türkiye Cumhuriyeti'nden ziyade narko-terör örgütü PKK'dan yana tavır aldığını, yayın politikasında PKK'nın hassasiyetini ve imajını önemsediğini.
Ve bu kaygıyla haberleri kesip biçmekte, çarpıtmakta, yerine göre de bazı haberleri görmezden gelmekte bir sakınca görmediğini de kendi yayınlarından biliyoruz.
Oysa gazetenin terör saldırısıyla öldürülen yazarı, Kemalist aydın Uğur Mumcu ne demişti?
"Terör, kullanan ile kullanılanın, korkutan ile korkutulanın birbirlerine karıştığı, kahramanlık yanı olmayan, kör ve iğrenç bir mekanizmadır. Teröristin de, karanlık emellerine yönelirken çevresinde uyandırmak istediği kahraman görüntüsüyle gerçekte hiçbir ilgisi yoktur." [1]
***
Posta gazetesi Metin Akpınar ile bir röportaj gerçekleştirmiş. [2]
Röportajda Metin Akpınar, genel olarak savaşa karşı olduğunu söylemiş. Fakat Afrin Harekatını desteklediğini, operasyonun çok dikkatli yapıldığını, iyi gittiğini de belirtmiş. Savaş karşıtlığı meselesinin de bu harekattan bağımsız olarak söylediğini de...
Sonra referandum eksenli bir soru sorulmuş kendisine, o da referandumda hayır oyu verdiğini belirtince de röportajı yapan kişi bu kez kendisine korkup korkmadığını sormuş, Akpınar da şöyle bir yanıt vermiş bu soruya:
"Korku bulaşıcıdır. Bulaşmaması için tedbirli olmak gerekir. İnsanlar nasıl özgür beyanlarını verip geleceklerini tayin edebiliyorlarsa, kanaatlerini söylerken de özgür olmalıdır. Bedel ödenecek ise, ne yapalım 77 yaşından sonra hapishaneye de gireriz."[3]
Peki bu röportajı Cumhuriyet gazetesi nasıl manşete taşımış?
"Metin Akpınar: 'Savaşa hayır' diyenlerdenim... 77 yaşından sonra hapse de girerim" [4]
Terör örgütleri, terörizm olgusu sadece kendi çıkarlarını düşünür. Bu kapsamda her şey ve herkes onlar için kullanılabilir, harcanabilir, hedef yapılabilirdir.
Teorik olarak terör örgütlerine terör örgütü olarak bakmayan ve teorik manada terör örgütleri ile aynı tarafta konumlanmakta sakınca görmeyen gazetenin mevcut yönetimi, pratikte de terör örgütleriyle aynı yöntemi benimsediğini gösteriyor bu haberinde.
Nasıl ki terör örgütü eylemlerinde küçük çocukları öne sürmekte bir sakınca görmüyorsa Cumhuriyet gazetesi yönetimi de kendi propagandası uğruna Metin Akpınar'ı öne sürmekte, hedef yapmakta bir sakınca görmüyor.
Metin Akpınar bu çarpıtma yüzünden gözaltına alınsa ne olacak?
Allah göstermesin, ya böyle bir kapsamda Metin Akpınar, ciddi bir sağlık sorunu yaşarsa?
Hatta daha ötesi olursa?
Bunun vebali kimin boynuna olacak?
Hesabını kim verecek?
Öyle bir durumda adam öldürmeye teşebbüs eden mevcut adalet anlayışı ve arkasında siyasi iktidar olacak. Peki adam öldürmeye teşebbüs suçuna yardım ve yataklık suçunu işleyen kim olacak?
Bu cinayet girişiminin tetikçisi, hedef göstericisi kim olacak?
Tıpkı terör örgütleri gibi Cumhuriyet gazetesinin yönetimi de kendi propagandasını önemsiyor, bunun kendileri dışındaki insanlarda yaratacağı tahribatı, zararı önemsemiyor.
Gazetenin gazete ile alakası olmayan yönetim mekanizması, vicdani irtifa kaybına tüm hızıyla devam ediyor, insani kaygıları olan herkes için çok daha endişe yaratıcı, korkutucu ve hedef alıcı yayın anlayışı ile.
Gazetenin Radikal-Taraf-Özgür Gündem-Zaman gazeteleri karışımı yayın politikası en çok sahte muhalefetten beslenen iktidara yar(an)ıyor.
Çünkü hem Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığı konusunda doğal müttefik gibi hareket ediyorlar hem de AKP'ye, karşıtlığı körüklemek için "malzeme" sevkiyatı yapıyorlar sütunlarından, sosyal medya hesaplarından.
Ancak umutsuzluk da yok pes etmek de.
Elbet bunların da hesabı sorulacak. Ve bu yazılar, o hesap sorulurken "dünün tutanağı" olarak önlerine konacak.
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
5 ŞUBAT 2018
Not bir: Öte yandan da anlıyoruz ki birilerinin derdi bazı gazetelerin terör örgütü propagandası yapıyor olması değil. Dert, kendi iktidarlarını güçlendirmek, karşıtlık ekseninde siyasetle kendi kitlesini diri tutmasını sağlayacak "kötü" ve "yasadışı" yayınlara yaşam alanı tanımak. (Normalde güçler ayrılığı ilkesi ile bu cümleleri kurmamamız gerekir. Çünkü konunun muhatabının yargı olması gerekir, bağımsız yargının... Fakat güçler ayrılığı ilkesinin yetki gaspı ile güçler birliğine dönüştürülmesi sonucu ülkedeki adaletsizliğin sorumlusu, mevcut siyasi iktidardır artık.
Not iki: Burada tüm eleştirimiz, gazetenin yönetimini hem ideolojik hem de fiziken işgal eden neoliberal-ikinci cumhuriyetçi-
sosyal demokrat-etnikçi yönetiminedir. Gazetenin kurumsal kimliği ile en ufak bir sorunumuzun olamayacağı gibi gazetenin içinde bu duruma karşı olan, bu tarz yazılarda en az bizler kadar rahatsızlık duyan çalışanlar olduğunu biliyoruz. Bu "çalışanlar" içinde mücadele etmeyi tercih etmeyenlerin ve her şeyi göze alarak kapalı kapılar ardında mücadele edenlerin olduğunu da...
sosyal demokrat-etnikçi yönetiminedir. Gazetenin kurumsal kimliği ile en ufak bir sorunumuzun olamayacağı gibi gazetenin içinde bu duruma karşı olan, bu tarz yazılarda en az bizler kadar rahatsızlık duyan çalışanlar olduğunu biliyoruz. Bu "çalışanlar" içinde mücadele etmeyi tercih etmeyenlerin ve her şeyi göze alarak kapalı kapılar ardında mücadele edenlerin olduğunu da...
DİPÇE[1] Kürt Dosyası, Uğur Mumcu, 1993
[2] http://www.posta.com.tr/metin-akpinar-77-yasindan-sonra-hapse-de-girerim-haberi-1378276?utm_source=twitter&utm_medium=post&utm_campaign=gundem
[3] http://www.posta.com.tr/metin-akpinar-77-yasindan-sonra-hapse-de-girerim-haberi-1378276?utm_source=twitter&utm_medium=post&utm_campaign=gundem
[4] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/919444/Metin_Akpinar___Savasa_hayir__diyenlerdenim_77_yasindan_sonra_hapse_de_girerim.html#
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder