Madde madde yazınca Bekir Coşkun, biz de kendi maddelerimizle yanıtlayalım.
Çok dokunaklı bir giriş yapmış öncesinde, yediği haltı bilip de bunun mahcupluğu yaşayan çocuklar gibi:"İnsanlarda bir sancı var…
“Neren ağrıyor?” desem…
Kıvranıyor, içinde bir ateş, ama söylemekten çekiniyor canımın içi… Söz uzayınca, AKP’den kurtulmak için, sıkılarak soruyor:
“HDP’ye oy versem?…..”"
Bu giriş sonrasındaki maddelere geçmeden yanıtlamalı.
Evet sancı var insanlarda, ama o sancı, senin bahsettiğin kadar "yüzeysel" ve "tutarsız" tercihlerle algılanacak ve geçiştirilecek türden değil.
Erdoğan'ın parlamenter sistemi ekarte edip de tek adam olmak istediği yerde sorun, bu istekten ziyade mevcut şartlarıyla parlementer sistemin bile halkın sesi olmaması, halkın sesine ket vurması, çarpıtmasından kaynaklı.
Koyun-kasap çelişkisi yani.
İnsanların gözlerindeki sorun, sağlıktan kaynaklıysa bir şekilde duyar, işitir anlar. Fakat sorun, "tepeden bakmanın" yarattığı görememekse, o zaman geçmiş olsun demeli, "bakış açısı" değişmedikçe geçmeyeceği gerçeğinin de ilavesiyle.
Bir demiş Bekir Coşkun;
"HDP zaten Meclis’te…
Seçim, HDP‘yi Meclis’e sokmayacak, atarsa Meclis’ten atacak…"
Buna ehven-i şer mi demeli yoksa bu teslimiyet, kabulleniş, bizi yaklaşık 100 yıl öncesine mi götürmeli, bilemedim."İki:
Terör örgütü ile ilişkisi dersen, onları İmralı’ya gönderen tekneyi veren AKP yönetimindeki devlet… Oslo görüşmeleri, açılım, süreç… Öcalan ile anayasa yapmaya kalkmaktan, terör örgütü ile koklaşmaya kadar…
İktidar utanmadı da…"
Burada durmalı. Çünkü bu yaklaşım, bir toplumun ahlaki tüm değerlerini çürümeye tutacak bir yaklaşım.
Ne yani; ortada bir yanlış varsa, hatta ihanet varsa, birileri bunu yapınca utanmıyor diye bizler de mi utanmayacağız yani?
Birilerinin ihanete ortak olmalı, ihaneti meşru ve tercih edilir mi kılar? Toplumda aydınlık yaratması istenen beyinler, böyle bir karanlığa saplanır mı?"Üç:
HDP barajı aşarsa bu bölücü Kürt oyları ile değil, barış içinde bir arada yaşamak isteyen Türk ve Kürt oylarının sonucudur…
Bunu herkes bilir…"
Bir ulusu "Türk-Kürt" diye ayırmak, bölücüğün başlangıcıdır bir,
Bir ulusun "çatısı" olan unsur ile o çatının altındaki etnisiteleri eşitlemek, öncelikle çatı olan unsuru etnisite haline getirir iki,
o unsuru etnisite haline getirirsen,
Türklükten ırkçılık,
Atatürk'ten de ırkçı yaratırsın üç,
etnik ve mezhep temelli ortaçağ kafasına destek vermiş olursun dört,
bunu diyebildiğine göre "ulus devlet" kavramından hiçbir şey anlamamış ya da kabul etmek istememişsin demektir beş.
Ayrıca,
kendi vekillerinin listesini bile "İmralı canisi"nden alan, toprak ağalarına ses çıkaramayan, aksine onları vekil listesine koyan,
pozisyonu partide genel başkan dahi olsa, gerekli görüldüğünde KCK denilen PKK şehir yapılanması tarafından yargılanan bir yapı, kendine ne kadar özgür ki, kendisinden olmayan ama kendisine oy verecek olan kişileri dikkate alsın?
Dünyada barış için terörün uzantısını destekleyip de olumlu dönüş alan var mıdır?
Aklımızla dalga mı geçiyorsunuz?
"Dört:
Gönlümüzde; yürekli demokrat yurtseverlerin bir araya geldikleri Vatan Partisi’nin barajı aşması var… Ama bu yazı, tüm anketlerde yer alan, barajı aşma olasılığı olan Meclis’teki dört partiye göre yazıldı…"
Yani yazar için dert/mesele şu;
sistem sorun değil,
vekillerin milletten sorun olması sorun değil,
milletin temsil edilmemesi sorun değil,
partilerin çizgisi, vekil adaylarının hassasiyeti sorun değil,
meclise 4 partinin girmemesi sorun.
Ülkenin kaderini belirleyecek bir yerde, 4. ol da kim olursan ol!"Beş:
Tüm yoklama şirketlerinin analizlerine göre; HDP barajı aşamazsa, AKP tek başına iktidardır… Anayasayı değiştirmek ve “başkanlık” sistemini getirmek için önünde engel kalmıyor…
Ama HDP barajı aşarsa, Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi parmağında oynattığı dönem kapanır…"
Bu cümlelerin yazıldığı ya da söylendiği yerde, Bilal'e anlatır gibi yine anlatmalı:
AKP ve HDP, birbirilerini sevmeyecek olsalar da, hatta birbirlerine silah çekecek olsalar da, kendi doğal çıkarları gereği doğal müttefiklerdir.
Seçimde oy hesapları yaparken, bu "doğal bütün"ü iki ayrı hatta iki zıt parça gibi görmek, bu bu bütünden yana olmaktan kaynaklanır, ya da aymazlıktan.
Ayrıca, HDP'nin barajı geçmemesinin seçim sisteminden medet umanlar için, hiç umulmadık yerlerde CHP ve MHP'nin vekil çıkarması anlamına geldiğini görmek çok mu zor?
Sonuçta HDP barajı geçemezse, birinci olduğu ya da yüksek oy aldığı yerde, vekil sayısı kendisinden önce ve sonrakine değil, sıralamaya göre birden fazla partiye dağıtılacak.
Hani mesele AKP'yi frenlemekse.
"Altı:
Nasıl ki başlarda AKP ye oy verip de söylemeyen bir “utangaç seçmen” kitlesi vardı, şimdi HDP için “Utangaç seçmen” söz konusu…
Bu yazıyı eleştirecek olanların dahi içinde “HDP’nin barajı geçmesi dileği” vardır, itiraf edin…
İşte bu HDP gerçeğidir…"
Bu maddeden anlaşılan, yazarın "utangaçlık" kavramından anladığı ile bizim anladığımızın farklı olduğu ya da yazarın elma ile armutları "bir bütün halinde sevdiği"dir.
Bu maddedeki son cümlesinin ne anlama geleceğini iyi görmek için, bu cümleyi yazıdan bağımsız olarak düşünerek sorun kendinize:
"Bu cümle kimlerin ağzından çıkma ve ağzına uygundur?"
Ayrıca ilave:
Bu yazıyı bizzat yolladığımda yazarın kendisine,
gördüğünde içimi, içimden geçenleri,
"Bu yazıyı eleştirecek olanların dahi içinde “HDP’nin barajı geçmesi dileği” vardır, itiraf edin" diyebilecek mi?
Yoksa "ben öyle sanmıştım ama bu işler böyle olmuyormuş" diyebilecek mi?
"Yedi:
Demek istediğim:
HDP‘ye oy verecekseniz üzülmeyin…
AKP‘den kurtulmak için bizi buraya getirenler utansın…"
Bu madde, malumun ilanıdır.
Halktan beslenmeyen, halka tepeden -doğal olarak da kopuk- bakan her aydının düşeceği umutsuzlukla teslim noktasıdır.
Ölümü görüp de sıtmaya razı olmak değildir artık bu,
kanseri görüp ölüme razı olmaktır.
Ölümü ertelemekle ölümü iki ayrı seçenek sanmaktır.
"Sekiz:
Benim oyumu soracak olursanız, babamdan gelir o:Oyum CHP’yedir…"
Bu da sanırım, yazdım üstüne de tüy dikiyorum demenin başka bir ifadesidir.
Bir düşünceyi sadece "babadan oğula almak" olarak yazmaya değinmiyorum bile.
***
Şaşırdım mı bu yazıya?
Tabii ki hayır.
Sonuçta "Ermenilerden özür diliyorum" kampanyasının da en başında gelenlerden, ilk imzacılarındandı Bekir Coşkun.
HDP güzellemelerinin dışında,
daha ayrı bir gergin miyim bunları yazarken?
Evet.
Çünkü bu yazı 24 Mayıs 2015 tarihinde yazıldı.
Peki bugün, neyin yıl dönümü?
"24 Mayıs 1993 PKK pususu, PKK tarafından Elazığ-Bingöl karayolunda silahsız Türk askerlerine saldırısıdır. 33 asker öldürülmüş, eylem büyük tepki toplamıştır. Olay öncesinde Elazığ'ın Palu ilçesindeki 300 kişilik PKK grubundan ayrılan 150 kişilik bir grubun Bingöl bölgesine eylem hazırlığındaydı. Acemi eğitimini tamamlayan 50 asker, dağıtım için 24 Mayıs günü Malatya İl Jandarma Komutanlığı'ndan iki midibüsle, sivil giysili olarak Bingöl İl Jandarma Komutanlığı’na doğru yola çıktı. Bingöl'e 15 km mesafede, saat 18:00 civarında yolu kesen Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık liderliğindeki 150 kişilik PKK grubu, midibüsleri durdurarak kimlik kontrolü yaptı ve askerleri indirdi. Grup, 36 askeri yakındaki bir köye götürdü. Gece 03:00 civarı askerleri tek sıra dizen PKK'lılar, Kalaşnikof, Bixi ve Kanas gibi silahlarla ateş ettiler. Atış sonucunda silahsız 36 askerden 33'ü hayatını kaybetti, üçü ise öldü sanılarak bırakıldı. İlk atışlarda ölmeyenlere de tekrar ateş edildi"
Bu da "cicileştirmeye" çalıştığınız zihniyetin olay sonrası gazetesinden yayını:
Bu da, şimdinin "the süreç" yanlısı olanların o günkü manşetlerinden:
Böyle bir günün yıl dönümünde fazla bir hassasiyet beklemiyorduk.
Sonuçta, düşünceleri yazılarını yazıp, gazeteye yolladıktan sonra sadece kağıtta kalan, kendi hayatından soyutlanan fikirler, ancak bu kadar hassasiyet gösterebilirler.
Sizler, HDP propagandası yapmaktan dahi utanmıyorsunuz da bizler, bugün bu yazının varlığının o hain pusuda şehit edilen askerlerimizin yakınlarına temas etme ihtimalini düşünüyor, okuduklarında hissettiklerini hissetmeye çalışıyor;
sizler yerine de utanıyoruz!
Ve not düşüyoruz bunları tarihe,
keser-sap döndüğünde,
kimse kıvıramasın diye.
Şehitlerimizin ruhu şad olsun.
Çağdaş BAYRAKTAR
24 Mayıs 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder