"Zühal dediğin, zile basmaz, ipi çeker ve gelir"
(En azından denemeli)
***
Kalem bana bakıyor, karşıdan.
Yastığım tavana bağdaş kurmuş,
Uykum, gelmeyeceksen gidiyorum artık ben diyor.
Uykumun çağırdığı yerde uykumun tam arkasında duran kabuslar ve rahatsız edici tüm karışımlardan oluşan bir silüet, manidar bir şekilde "Uykunun sözünü dinle, bak gideceğim diyor, kaçırma" diyor, pis pis gülerek.
Baktığım tavanda yastığım,
yastıkta olması gereken başım yerine uykum,
uykum arkasında "uykunu kaçırma" diyen karanlığım,
ve ben sanırım,
aklımı kaçırıyorum.
Tam o anda aklım dile geliyor.
En lakayıtından "yioooo" diyor.
"Benim bir yere gittiğim yok".
"Fakat burada kalacak olmam, sağlam duracak olmam ve olduğum anlamına gelmez" diye eklemeyi ihmal etmiyor.
Eğer bu bir filmse,
Ve filmde sadece bir kere "LANN NOLUYOOO LAAAAAN" deme hakkına sahipsem,
tam da zamanı diyorum.
Tam da "zamanı" derken bilinçaltı çöplüğümdeki karmaşadan sıyrılıp çağrışıma gelen "Zamanıı geldiii" sesine terlik fırlatıyorum.
Sen sus diyorum;
"senin zamanın hiç gelmeden geçti".
İçimdeki benlerin birisinde,
"Lan noluyor laaaan" dendiğinde
-aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
İyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen."
dizelerini anımsamayana döner bıçaklarıyla saldırıyorlar.
Ve bana şiddetle istediğini almaya çalışan her kişi ve her olay, HDP'yi hatırlatıyor.
Aslında durum benim açımdan da çok farklı değil.
Hatta düşününce, epey benzer.
Kendime kaldığında kafamın içini asıp kesen, duygularımın heykellerine saldırıp da sarı kırmızı yeşil paçavralarıyla içimde feodal bir sistem inşa edip ondan beslenmeye çalışanlar,
yanımda birilerini gördüğünde morlaşıyorlar birden.
Fiyakalı cümleler mi istersin,
çalgılı çengili espriler mi?
Mizah saatleri falan.
Ama ben onların içini biliyorum?
Çünkü onlar benim içime, özüme her daim tehdit.
Bunu görebiliyorum.
Uykum bile sıkılmış,
Uykumun arkasından bakan kötü silüet bile yaratılan "cicileştirme" durumundan sıkılmış,
tamam diyor,
ben gidiyorum.
Tavandan inebilir yastık,
kalabilir uyku,
gidebilirsin sen de ona.
fakat sadece bir defalığına.
Buna da şükür deyip yatıyorum,
yatakta zincirli olan tedirginliğimi yok saymaya çalışmam gerektiğini de katarak hesaba.
Misilleme Kurşunkalem.
30 Mayıs 2015.