"Yoldan çıkmak için tam zamanı ve tam yeri"
***
Bugün 23 Nisan.
İhanet paçasından akıyor ülkemin.
Ne çok düşman, savaşılması gereken.
Tam da bu anda bir parça yapışıyor yakama,
çekiyor önce kendine,
sonra tenha bir yere.
Nefes almaya başladığımı nefes alınca anlıyorum.
Şarkının tadı mayhoş.
Bu hazzı biliyorum.
Ve bu hazzın ne kadar uçucu olduğunu da.
Fakat artık,
ne o hazzın ölümsüz olduğunu sanıp, aldanıp da dibe vuruyorum "uçunca",
ne de geçici olduğuna odaklanıp heba ediyorum "an"ı.
Bagetin davula aksak vuruşuyla geçiyorum kendimden.
Gitarın elektronik sesinin bu kadar doğal haz vermesini yadırgamıyorum bile.
İçimdeki deliyle konuşmayalı çok oldu.
Bende unuttuğu hunisini fark edince anlıyorum.
"Günler geçti, sessizleşti bu ev yanıyor"
Pazar ve Pazartesi arasında bir gün sıkıştırma projemden bahsetmiş olmam lazım.
Son feci bisiklete binen yazılarımı seven bir panda tanıyorum.
"Barbie" bebek üzerinden insanların yapaylığına atıf yapan, hemcinslerini kaynattığı ateşten karşı cinsi muaf tutan bir beyin tanıyorum. (Beyni olan insanları seviyorum)
Üstelik bunları tanımam, gurbette de tantuni yiyen insanlardan haberdar olmama engel değil.
Tantuni yiyen insanlardan haberdar olmamı sağlayan insandan haberdar olmama da,
tantuni yiyen insanlardan haberdar olmamı sağlayan insanın şuan bulunduğum B noktasına A noktasından hareket etmiş olma,
yarın sabah burada olma,
burada benle PES oynama ihtimalinin yüksek olmasından da memnunum bilakis.
Tam da bu anda nedensiz bir şekilde Aykut Kocaman geliyor aklıma.
Suratındaki sabit gergin ifade.
Sonra ona "Gergin" deyip de kahkahalara boğulan eski dostu hatırlıyorum.
Sahi; ne güzel de satmıştı beni.
Acının bir eşiği vardır.
Göz kararı bir çorba kaşığı olduğunda,
biraz da kaşarlandıysan hayata, insana dair.
Keyif almak ihtimallere dahildir.
Ama alkol gibi de olabilir,
kaçabilir ayarı.
Ki benim öyle bir lüksüm yok.
20 dakikanın en fazla ne kadar uzak olabileceğini anlamama vesile olan insan da tanıdım.
Bugün öldüğümü sanan kişinin gözyaşlarına da şahit oldum.
Belki de ölmeden kendisinden sonrasını hissedebilen nadir insanlardanım?
(Bilmiyorum)
(Bilmiyorum)
Telefonda panik ve ağlamaklı bir şekilde sesini duyduğumda bir şey olduğunu sanıp korkan,
sonra karşısındaki kişinin korkan kişinin öldüğünü sanınca rahat bir nefes alan,
fakat yer yer hayatta olduğuna dair kuşkular barındıran kişi,
evet benim.
Birbirine bağlanma gereği duymayan, belki de sahip olduğu kişiden üstüne sinen "tam bağımsız olma" dürtüsüyle kendi başına buyruk takılan cümleler arasında köprü olasım(kurasım) yok.
Hem ben köprü kursam,
Bunu "gelişme" olarak algılamak yerine, kendi "gericiliğine", "otoritesine" engel görüp de bombalayanlar olur?
Sonra onlar üzerinden demagojiler yapıp da güzel yerlerde keyif sürenler olur,
bombalanan köprüyü yapan kişilerin başka yaptığı -yıkılmayan- köprülerden geçerek o yerlere gidebilen.
Olur yani.
Aklıma nedense şimdi de "Olmaz deme olmaz" adlı yazısını bana gönderdikten çok kısa süre sonra hayatını kaybeden KKTC Eski Cumhurbaşkanı geldi. Rahat uyusun.
Bu şartlarda ne kadar rahat uyuyabilirse.
O yazıyı sonrasında kullanması için verdiğim eski dostu hatırladım.
O da ne güzel satmıştı ya beni.
(Ki o, hayatımda tanıdığım en büyük haindi)
Ayarlasan olmaz.
Tam da bu anda kapı çaldı.
Tantuniler ve insanlar arasındaki ilişkiye ve ilişkinin bilinmesine aracı olan kişi,
düşünülenden daha da kısa sürede geldi.
Yanındaki küçük ve tombik parmaklı şirin çocuk da onun ücretsiz ilavesi.
(Ki onun da suratındaki şaşkın ifade, son günlerdeki en büyük eğlencelerimden)
Onlar geldiğine göre bu gece evde yalnız değilim.
O zaman rüzgardan olduğunu bilmeme rağmen korktuğum seslerden korkmama gerek yok.
O zaman uyurken açık tuttuğum ışığı da kapatabilirim?
Ben o zaman bunları bir düşüneyim.
DÜŞÜNEMEDİ (2)
Misilleme Kurşunkalem
23 Nisan 2015
Misilleme Kurşunkalem
23 Nisan 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder