Her pazartesi günü tarih yazıları yayımlanan Sinan Meydan'ın hatırına ve onun bu yazılarını okuyup, arşivlemek için aldığım Sözcü gazetesi; 16 Nisan 2018 tarihli sayısı ile yine "Sahte muhalefet nasıl meşrulaştırılır?", "Halkın tepkisi nasıl başka yere kanalize edilir?" ve "İktidar muhalifliği, (sahte)muhalefet yandaşlığı ile nasıl niteliksizleştirilir?" sorularının yanıtları özelliğine sahip...
Gazetenin birinci sayfasında üst manşet aynen şu şekilde:
"CHP Lideri Kılıçdaroğlu, referandumun birinci yılını Sözcü'ye değerlendirdi:" [1]
Referandumun yıl dönümünde referandumu, o günün en suçlu, pasif kişisine, temsil ettiği kitlenin oylarını iktidar partisine teslim eden hem de bunu belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en şaibeli seçiminde yapan kişiye sormak nasıl bir aymazlık, nasıl bir aklama girişimidir?
Röportajı gerçekleştiren Saygı Öztürk, Kılıçdaroğlu'na "Referandumdaki stratejinizden ötürü pişman mısınız?" sorusunu sormuş mu?
Hayır.
"Referandumda engel olamadığınız seçim hilesine Başkanlık seçimlerinde ne yaparak engel olmayı planlıyorsunuz?" sorusunu sorabilmiş mi?
Hayır.
Tabi bu soru sorulmayınca, alınacak yanıta yönelik sorulacak "Madem bunu yapacak yolunuz vardı, bunu referandumda neden kullanmadınız?" sorusu da sorul(a)mamış.
Birileri için "yandaşlık", "çanak soru" deyince sadece iktidar partisi geldiği için pek de kaygı duymamış Saygı Öztürk.
Milyonlarca insanın aklındaki şu soru da sorması gereken kişi tarafından sorulmadığı için yanıtsız kalmış:
"Ne değişti de 16 Nisan günü sokağı tehlikeli bulup sokağa çıkmamışken çok kısa bir süre sonra aynı sokakları güvenilir bulup Adalet Yürüyüşü kapsamında yollara düştünüz?"
Yine aynı röportajda "2019 bir Kuvayi Milliye hareketi olmalıdır."[2] diyen Kılıçdaroğlu'na "Kuvayi Milliye hareketini Atatürk düşmanı vekillerle, il başkanları ile genel başkan yardımcıları ile mi başaracaksınız?" diye de soramamış Saygı Öztürk, ya da sormak işine gelmemiş.
Belki de tam da "iş"ine gelmiş, bilemeyiz.
Ana manşet de yine tam da Erdoğan'ın istediği ve her daim kullandığı "karşıtlık ekseninde siyaset"in yansıması.
Defalarca iki hususun altını çizdik:
Birincisi, Erdoğan kendisine rakip göreceği kişilere vurmuyor, onları doğrudan karşısına almıyor. Dişine kestirdiği rakibe vurarak onu parlatıyor, karşısındaki kitleye sahiplenmesi için ortam yaratıyor.
İkincisi de kim Erdoğan'a vursa; belli bir muhalif, vatansever kesim tarafından sorgusuz sualsiz, irdelemesiz sahipleniliyor.
Tıpkı Sözcü'nün ana manşetinden yükseltilen, güzellenen Saadet Partisi lideri, Madımak katliamının yandaşlarından Temel Karamollaoğlu gibi. [3]
Siyasal İslamcıların muhalefetteyken söylediği şeylere önem vereceksek Erdoğan ve Abdullah Gül de çok muhalifti, anti-emperyalistti, üçüncü köprüye de Başkanlık sistemine de karşılardı? İktidara gelince ne oldu?
...
Yine birinci sayfanın sağ alt köşesinde de duyurusu yapılan röportajdan başlık olarak seçilen cümle ise meselenin "tüy dikme" aşaması olsa gerek:
"İfade ve basın özgürlüğü Özal'ın temel ilkesiydi." [4]
***
Gerçekten Atatürkçü, vatansever kesime sormak lazım:
Kendinize layık gördüğünüz muhalif, Atatürkçü basın anlayışı gerçekten bu mu?
Ve bu anlayışla Erdoğan'a mücadele mi ediliyor yoksa dolaylı yoldan müzakere mi?
Bu durumda AKP'nin ekmeğine gerçek anlamda yağ sürenler kimler?
Bu gafletin mimarı olanlar mı, yoksa bu duruma itiraz edenler mi?
Hangisi?
ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR
16 NİSAN 2018
DİPÇE
[1] https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/evet-diyenler-pisman-2352065/
[2] https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/evet-diyenler-pisman-2352065/
[3] https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/karamollaoglu-iktidara-geldigimizde-butun-yatirimlari-durduracagiz-cunku-2351533/
[4] https://www.sozcu.com.tr/2018/gundem/beni-20-yil-sonra-iyi-anlayacaklar-2352141/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder