Cumhuriyet gazetesi ile ilgili bir şeyler yazma fikri uzun süredir aklımda.
Zaten 1940'lı yıllara doğru detaylı gezintiye çıkan herkes, duramaz bir iki kelam etmeden...
Barış Tınay'ın Liberal Darbe: Cumhuriyet Gazetesi başlıklı yazısı zaten birçok şeyi söylemişti.
Tam o sırada bu yazıyı okuyan bir arkadaşım seslendi:
"Sen de yazsan keşke Cumhuriyet gazetesiyle ilgili bir yazı.."
Tam da ona verdiğim yanıt gibi.
Tamam yazayım, gelinen noktaya atıf yapayım ama nereden başlamalı?
...
Genel olarak yanlış bir algı var maalesef.
Ülkede kötü olan her şey 2002'de, CHP'de kötü olan her şey Kılıçdaroğlu'nun gelmesiyle başlamış gibi.
Evet, bu iki gelişme de ülkenin geleceği açısından hayati derecede tehlikeli ve planlı iki hamledir.
Fakat bu iki hadise, ülke ve CHP için tabuta çakılan son çivi, "ölümcül hamle"dir. Bu aşamaya gelinmesini sağlayan süreci görmezden gelirsek, başımıza gelen her belayı, karanlıkta yumruk yemiş gibi karşılamaya kalkarız.
AKP'nin palazlanmasını görmek için Demokrat Parti'yi, Demokrat Parti'nin palazlandığı şartları anlamak için ise "Milli Şef" döneminin yaklaşımlarını görmek lazım.
O dönem ki yanlış dış politikanın, ilk etapta katıksız bir Alman destekçiliğinin, yanlış ata oynadığının fark edilmesi durumunda da bu kez kendisini kaybedercesine tercih edilen Amerikan destekçiliğinin "aynası" oldu hep Cumhuriyet.
İnönü dönemini Kemalist zannedip de, İnönü üzerinden Kemalist Cumhuriyet'e vuranlar, en güzel argümanları her daim Cumhuriyet gazetesinin manşetlerinde, haberlerinde buldular.
***
Bazı durumların canımızı sıkması, onların gerçekliğine gölge düşüremiyor maalesef.
Atatürk öldükten bir gün sonra, yani 11 Kasım 1938'de,
Atatürk'ün en güvendiği bakanların başında gelen İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ı görevden alan kimdi?
Atatürk'ün çok partili demokrasiye yönelik ilk denemesi olan Serbest Cumhuriyet Fırkası döneminde, O'nun iki parti arasında eşit mesafede kalma isteğine,
“Cumhuriyete ve inkılaplarına(devrimlerine) nezaret etmek ve onlar muvacehesinde azamî takayyüt(bağlanma) göstermek, Reisicumhurun yalnız gelişigüzel bir vazifesi değil, hatta kanuni mecburiyetidir. Eğer bunlara dikkat etmezse, Reisicumhurun yegane cürüm olarak hıyaneti vataniye(vatana ihanet) ile itham olunabileceği Teşkilat-ı Esasiyede sarihtir(belirgindir)."
karşılığını verip de Atatürk'ü vatana ihanetle yargılama cesaretini gösteren hangi gazete ve onun yazarıdır?
Hitler'den aldığı maddi destekle "Kemalist Cumhuriyet adına Hitler'e, Mussolini'ye selam yollayan", yollanmasına aracı olan gazete hangisidir?
Halkla bağları kopan İsmet İnönü döneminin gazete bazında halkla kopmuş olan uzantısı hangisidir?
***
Sorular çoğaltılabilir. Sonrasında olan biteni Barış Tınay'ın yazısında bulabilirsiniz.
"Cehenneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşenmiştir" sözünü bilmeyen yoktur.
Bu söz, Cumhuriyet Gazetesinin hikayesini özetlemektedir aslında.
Cumhuriyet gazetesi, ihanetin ve işgalin merkez üslerindendir.
Uzun süredir bünyesinde barındırdığı toplumsal bazdaki "kaygısızlık", "kopukluk", liberal kadroların tam hakimiyeti ile bütünleşmiştir.
Koyun olmaktan değil de söz sahibi çobandan rahatsız olanların suskunluğudur ihanetin lokomotifi.
Can Dündar'a "...önceki yıllardan daha büyük kalabalık var, daha az Türkçe var, daha çok umut ve özgüven var... on binlerce insan yağmur altında, ellerinde saçı ağarmış fotoğrafını taşıdıkları adamın yeni mesajını bekliyor... Sırrı Süreyya Önder sahneye çıktığında yağmur duruyor, güneş açıyor..." sözlerini söyleme cesaretini veren tam olarak da budur.
Emperyalizmin entelektüel görünümlü posta güvercini Sırrı Süreyya için yediği kaba pislemek yabancı bir durum olmayabilir, fakat yazdığı gazetede gazetenin köklerine hakaret etme hakkı, yine aynı eyleme dönüşmeyen tepkisizliğin eseridir.
Çuvaldız batırılacak kesim elbet çok, ancak iğne batırılacak kesimdeki yoğunluk da, iğne atsan yere düşmeyecek cinsten.
Kışlalı'ların, Mumcu'ların bayrağını yerde bırakmayacağını söyleyip de köşelerini genişleten, hapisten çıktığında soluğu Amerika'nın Sesi'nde alan, "toplum kaldıramaz ama kaldırmalı" diyerek Apo'yu kapsayan genel afı dillendiren yine bu gazetenin sözde aydını değil midir?
Alev Coşkun'a aylardır yazı yazdırmayan yönetim kimin eseridir?
Bebek katilinin posterleri önündeki fotoğrafına gelen tepkiler üzerine aynı fotoğrafı sosyal medya hesabına yükleyip, "Hassas Türklerin Instagramla İmtihanı" yazabilen Ahmet Şık'ı demokrasi
kahramanı diye yıllarca destekleyen kimdi?
Gazetenin kültür-sanat eklerine bölücü örgüt sempatizanlarının sızmasına seyirci kalan kimdi?
***
Elimizdeki tüm kaleler düşerken, işgal edilirken, yineliyorum sorumu:
Koyun olmaktan mı rahatsızız, yoksa çobanın bizden olmamasından mı?
Eğer ilk seçenek değilse, daha çok ağlar, dövünürüz, çekilirken vatan toprağı ayaklarımızın altından.
Çağdaş BAYRAKTAR
28 Mart 2015
Not: Yazıda bahsedilen Barış Tınay'ın yazısını okumak için:
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/liberal-darbe-cumhuriyet-gazetesi-h54574.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder